Ottoman Turkish
CAHİYEN : Ottoman Turkish
Aşikâr olarak, alenen
CAHİZ : Ottoman Turkish
Cesur, cesaretli, yiğit
CAHL : Ottoman Turkish
Çekirge gibi bir büyük arı. * Büyük kırba. * Ters yuvarlayan bir böcek
CAHMA' : Ottoman Turkish
Gözleri büyük ve çok kırmızı olan kadın
CAHME : Ottoman Turkish
Nazar değdiren göz. * Kat kat ve şiddetli yanan ateş
CAHMERİŞ : Ottoman Turkish
(C.: Cehâmir) Çok yaşlı kadın. * Eşek sıpası
CAHRE : Ottoman Turkish
Şiddet ve kıtlık yılı. * Yemek
CAHREME : Ottoman Turkish
Darlık. * Kötü ahlâk
CAHSUK : Ottoman Turkish
f. Orak
CAHZEM : Ottoman Turkish
Gözleri büyük olan kimse
CAHÎ : Ottoman Turkish
(Cahiye) Aşikar, aleni, açık, meydanda ve herkesin gözleri önünde olan
CAHÎM : Ottoman Turkish
cehennem
CAHÛD : Ottoman Turkish
(Cahd. dan) İsrarla inkâr eden. Muannidce, isnat edilen bir sözü kabul etmeyen. * Yahudi
CAHÛF : Ottoman Turkish
Mağrur, kibirli, kendini beğenmiş
CAHŞ : Ottoman Turkish
(C.: Cihaş-Cuhşâ) Eşek sıpası. * Kolan eşeğinin erkeği
CAHŞE : Ottoman Turkish
Eşek sıpasının dişisi. * Çobanın eline dolayıp eğerdiği ip
CAİBE : Ottoman Turkish
(C.: Cevâib) Halkın ağzında gezen haber
CAİL : Ottoman Turkish
Cevelân eden. Yerinde durmayıp hareket eden
CAİR : Ottoman Turkish
Mâni, engel. * Eğri. * Çok, kesîr. * Eziyet eden. Cevreden. Zulmeden
CAİZ : Ottoman Turkish
Mümkün, olur, olabilir. * Fık: Yapılması sahih ve mübah olan herhangi bir fiil veya akit
CAİZE : Ottoman Turkish
(Cevaz. dan) (C.: Cevaiz) Azık, yol yiyeceği. * Hediye, armağan, bahşiş. * Edb: Eskiden takdim olunan medhiyeli bir şiire veya bir san'at eserine karşılık olarak verilen para, hediye ve bahşişler
CAKA : Ottoman Turkish
(Argo) Gösteriş, çalım. Caka, mal mülk, giyim, kuşam, yahut hareket davranış yoluyla olabilir. İslâm'da gösterişin her şekli haram ve günahtır. Bugün bazı kimseler ve aileler gösteriş belâsı yüzünden maddî sıkıntılara düşmekte, israfa sürüklenmektedir. İşledikleri günahın cezasını bu dünyada da çekiyorlar
CAL' : Ottoman Turkish
(Câli') Terbiyesiz. Kötü konuşan
CAL(İ) : Ottoman Turkish
f. Tuzak, ağ. * Misvak ağacı
CALE : Ottoman Turkish
f. Nehrin bir kenarından diğer kenarına geçebilmek için ağaçtan, sazdan veya şişirilmiş tulumlardan yapılan sal
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani