Ottoman Turkish
CAN-AVER : Ottoman Turkish
Zihayat, canlı, yaşayan. Hayatdar. * Domuz, canavar, hınzır. * Zararlı hayvan
CAN-AZAR : Ottoman Turkish
f. Can yakan, can inciten, eziyet veren. Acı çektiren
CAN-BAHŞ : Ottoman Turkish
f. Hayat bağışlayan, can veren. Sevgili. Cenâb-ı Hak. Allah
CAN-EFŞAN : Ottoman Turkish
f. Bir dâvâ uğrunda canını veren, canını feda eden
CAN-FERSA : Ottoman Turkish
f. Can dayanamıyacak derecede
CAN-GEZA : Ottoman Turkish
f. Ruh sıkıcı, can sıkıcı. Tehlikeli olan, öldürücü
CAN-GÎR : Ottoman Turkish
f. Can sıkıcı, ruh sıkıcı
CAN-GÜZAR : Ottoman Turkish
f. Cana dokunan, candan geçer olan
CAN-NİSAR : Ottoman Turkish
f. Canını harcayan, canını fedâ eden
CAN-SİTAN : Ottoman Turkish
f. Can çıkarıcı, ruh alıcı. İnsana bela olan. Güzel
CAN-ŞİKEN : Ottoman Turkish
f. Azrâil (A.S.)
CANA : Ottoman Turkish
f. Ey sevgili! Ey can!
CANAN : Ottoman Turkish
f. Sevgili, güzel, sâhib-i cemâl. * Canlar, ruhlar
CANAVAR : Ottoman Turkish
f. Can alıcı, kahredici. * Vahşi, yırtıcı hayvan. Kurt
CANAVAR : Ottoman Turkish
can alıcı
CANBAZ : Ottoman Turkish
(C.: Canbazan) Can ile oynayan, canını tehlikeye koyan, canbaz. * Hayvan alış-verişi ile uğraşan kimse. * Aldatan, hilekâr, hile yapan. * Eskiden atlı fedai asker
CANBELEB : Ottoman Turkish
Ölecek halde, canı dudakta
CANDADE : Ottoman Turkish
f. Bir şeye candan bağlanmış. Can vermiş, candan bağlanan
CANDANE : Ottoman Turkish
f. Tepe ile alın arasındaki yer, bıngıldak. Beyin
CANDAR : Ottoman Turkish
f. Diri, canlı, zihayat, ziruh. * Silâhlı kimse. * Muhafız, koruyucu, emniyet memuru. * Yol yiyeceği, azık
CANE : Ottoman Turkish
f. Silah
CANFEZA : Ottoman Turkish
Gönüle ferahlık veren, can artıran. * Ayın
gününe verilen ad.CAN-GÂH $_
f. Can evi. * Can azaltıcı
CANHIRAŞ : Ottoman Turkish
f. Dayanamıyacak derecede acı ve keder veren
CANİ : Ottoman Turkish
"Cinayet işlemiş olan. Birisini öldürmüş veya yaralamış bulunan. Caniler nasıl haksız yere insanı öldürüyorlar ve onların hayatlarına son veriyorlarsa; kâfirler, inkârcılar, dinsizler de birer cani sayılırlar. Çünkü Allah'ın eserleri olan canlı ve cansız varlıklar onun sonsuz kudretini, ilmini, iradesini, rahmetini ilân edip dururlarken inkârcılar bunları tesadüfün, maddenin, tabiatın ve sebeplerin eseri sayıyor ve mânasız, gayesiz şeylermiş gibi göstererek onları mânen öldürüyor, sayısız cinayetler işliyorlar. Demek ki inkârcıların bu cinayetlerinin hesabını verecekleri bir mahkeme var ve olacaktır. (Bak: Ceza)"
CANİB : Ottoman Turkish
f.Yan, yön. Cihet, taraf. Yüksek taraf
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani