Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
CEDED : Ottoman Turkish

Yassı, düz yer

CEDEF : Ottoman Turkish

(C.: Ecdâf) Makbere, kabir, mezar. * Yemen diyarından gelir bir otun adı. (Bir kimse bu otu yese su içmeye muhtaç olmaz.)

CEDEL : Ottoman Turkish

Konuşmada kavga etme. Niza. Hakkı bulmak için olmayıp, galib görünmek için çekişme. (Diyalektik) * Man: Meşhur veya müsellem mukaddemelerden terekküb eden kıyastır

CEDEL : Ottoman Turkish

tartışma, münakaşa

CEDEL-GÂH : Ottoman Turkish

f. Çekişme yeri. * Mc: Dünya

CEDELÎ : Ottoman Turkish

Tartışmaya, münakaşaya ait. Münakaşacı. Tartışmacı

CEDEME : Ottoman Turkish

(C.: Cüdem) Yaramaz dişi koyun. * Kısa boylu erkek

CEDERÎ : Ottoman Turkish

Vücutta çıkan çiçek hastalığı

CEDES : Ottoman Turkish

Kabir, mezar

CEDGARE : Ottoman Turkish

f. Reyler, tedbirler, çeşit çeşit yol

CEDH : Ottoman Turkish

Bir şeyi başka bir şeyle karıştırmak. * Sütü su ile karıştırmak

CEDİ : Ottoman Turkish

Güneş medarının oniki burcundan birisi. Oğlak burcu. (Güneşin cenuba doğru inişinin en aşağı derecesini bildirir.) * Keçinin erkek yavrusu, erkek oğlak

CEDİB : Ottoman Turkish

Kıtlık olan yer

CEDİD : Ottoman Turkish

Yeni, kullanılmamış

CEDİDAN : Ottoman Turkish

Gece ile gündüz. * Yenilenen iki şey. Yenilenenler

CEDİL : Ottoman Turkish

Devenin boynuna taktıkları ip

CEDİLE : Ottoman Turkish

Kabile. * Nâhiye. * Kuş kafesi

CEDİR : Ottoman Turkish

Lâyık, münasib, uygun. * Nihâyet, son. * Etrafı duvarlı yer

CEDİYYE : Ottoman Turkish

(C.: Cedâyâ) Gövdeye yapışan kan

CEDL : Ottoman Turkish

Yaratmak, halk. * Kuvvet. * Sağlam bükmek. * Azâ, organ, uzuv

CEDR : Ottoman Turkish

(Cidr) Duvar. Hâil, perde, zar. * Bir ot adı

CEDVA : Ottoman Turkish

Bol yağmur, rahmet. * Armağan hediye

CEDVAR : Ottoman Turkish

Nebâtattan zerâvende benzer bir ottur ve mâcun yapılır

CEDVEL : Ottoman Turkish

Liste. * Su kanalı. Kanal. * Doğru, düz çizgiler çizmeğe mahsus âlet

CEDVEL : Ottoman Turkish

liste, kanal, cetvel