Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
AHBA : Ottoman Turkish

(Haba. C.) Saray adamları

AHBAB : Ottoman Turkish

Dost. Sevilen dostlar. Sevilenler. Ehibbâ, muhibler

AHBAR : Ottoman Turkish

(Bak: Ehbâr)

AHBARÎ : Ottoman Turkish

Rivayetçi, rivayet eden kişi

AHBAS : Ottoman Turkish

(Habs. C.) Su bentleri, havuzlar. * Hapisler, zindanlar. * Gayr-ı meşru vakıf yerler

AHBAZ : Ottoman Turkish

(Hubz. C.) Ekmekler

AHBEL : Ottoman Turkish

Divane, deli

AHBEN : Ottoman Turkish

Çok su içmekten karnın şişip zahmetli olması

AHBES : Ottoman Turkish

Pek çok pis, daha murdar. En habis, berbad

AHBEŞ : Ottoman Turkish

Habeş, Habeşi

AHBİYE : Ottoman Turkish

(Hıbâ. C.) Kıldan yapılmış göçebe çadırı. * Keçe ve kıldan yapılan evlerde konup göçen Türkler

AHBÂB : Ottoman Turkish

sevilenler, dostlar

AHBÂR : Ottoman Turkish

haberler

AHBÂR-I GAYB : Ottoman Turkish

"Bizce bilinmeyen gayb âlemlerine ve geleceğe dâir haberler.(... Hem de musibetlerin vakti muayyen olsa idi; musibet, başına gelen adam, musibetin intizarında o gelen musibetin belki on mislinden ziyade mânevi bir musibet
o intizardan- çekmemesi için, hikmet ve rahmet-i İlâhiyye tarafından gizli, perdeli bırakılmış. Ve ekser hâdisât-ı kevniyye-i gaybiyye böyle hikmetleri bulunduğundandır ki, gaibden haber vermek yasak edilmiş. $ düsturuna karşı hürmetsizlik ve itaatsizlik etmemek içindir ki, medar-ı teklif ve hakaik-i imaniyeden başka olan umur-u gaybiyyeden izn-i Rabbâni ile haber verenler dahi, yalnız, işaret suretinde perdeli ve kapalı ihbâr etmişler. Hatta ""Tevrat"" ve ""İncil"" ve ""Zebur"" da Peygamberimiz hakkında gelen müjdeler ve haberler dahi bir derece perdeli ve kapalı gelmiş ki, o kitabların bir kısım tabileri te'vil edip iman etmediler. Fakat itikad-ı imâniyyeye giren mes'eleleri tasrih ile ve tekrar ile ihbar etmek ve açık bir surette tebliğ etmek hikmet-i teklifin muktezası olduğundan, Kur'ân-ı Mu'ciz-ül Beyan ve Tercümân-ı Zişanı (A.S.M.) umur-u uhreviyeden tafsilen ve hâdisât-ı istikbâliye-i dünyeviyeden icmâlen haber vermişler. Ş.)"

AHCAR : Ottoman Turkish

(Hacer. C.) Taşlar

AHCEN : Ottoman Turkish

Burnu eğri kimse

AHCÂR : Ottoman Turkish

taşlar

AHD : Ottoman Turkish

Vâdetme. Söz verme. Vefâ. Yemin. And. Misak. Peymân. * Asır. Devir. Tevhid. Mukavele. * Vasiyet

AHD : Ottoman Turkish

söz verme, sözleşme, ahit

AHD Ü MİSÂK : Ottoman Turkish

f. Yemin, anlaşma, sözleşme

AHD Ü PEYMAN : Ottoman Turkish

f. Yemin etme, söz verme

AHD-İ ATİK : Ottoman Turkish

Tevrat, Zebur ve Mezamir'in bazıları, Yahudilerin eski ve mukaddes kitapları

AHD-İ CEDİD : Ottoman Turkish

f. İncil

AHD-NAME : Ottoman Turkish

f. Anlaşmanın şartlarını ve anlaşmayı yapanların imzalarını taşıyan kağıt

AHDA' : Ottoman Turkish

Boyun damarlarından bir damar. * Hilekâr, aldatıcı, kandırıcı