Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
CEYB : Ottoman Turkish

(C.: Cüyûb) Cep. Gömleğin (yarığı) açıklığı. * Yaka. * Kalb.* Geo: Sinüs

CEYD : Ottoman Turkish

(C.: Ecyed) Uzun boylu olmak

CEYDER : Ottoman Turkish

Kısa boylu

CEYEŞAN : Ottoman Turkish

Kaynamak. * Hışm etmek

CEYL : Ottoman Turkish

(C.: Ecyâl) İnsan topluluğu, zümre, kavim. * Nesil, batın, kuşak. * Yengeç

CEYLAN : Ottoman Turkish

Geyik çeşidinden küçük, ince bacaklı, pek hafif ve çok koşucu bir kara hayvanı, gazâl

CEYVAD : Ottoman Turkish

f. İttika', günahtan sakınma

CEYYİD : Ottoman Turkish

İyi, güzel, hoş. Saf

CEYZ : Ottoman Turkish

Döndürmek. * Dar etmek

CEYŞ : Ottoman Turkish

Asker, ordu. En az dörtyüz nefer süvari ve piyadeden müteşekkil bir askeri kıt'a. * Dolup taşmak. * Ses, sadâ

CEYŞ : Ottoman Turkish

asker, ordu

CEYŞ-ÜL AZÎM : Ottoman Turkish

Büyük ordu. Binikiyüz kişilik askeri kuvvet

CEZ : Ottoman Turkish

f. Cezire, ada. Her tarafı su ile çevrilmiş olan kara parçası

CEZ' : Ottoman Turkish

Dereyi enine kesmek

CEZ'(A) : Ottoman Turkish

Damarlı akik. Göz boncuğu adı verilen, kara alaca ve kıymetli bir süs taşıdır

CEZ'A : Ottoman Turkish

Az nesne

CEZA : Ottoman Turkish

Karşılık, mukabil, ivaz. Cürüm veya günâh işleyenlere verilen azab. * Gr: Şart cümlelerinde ikinci kısım. (Bak: Şart)

CEZA' : Ottoman Turkish

Hüzünle ağlayıp sızlanmak. Sabırsızlık yüzünden telâş ve teessür göstermek

CEZA-YI AMEL : Ottoman Turkish

Yapılan işin karşılığı

CEZA-ÜŞ ŞART : Ottoman Turkish

"Şartın cevabı. Meselâ: Zeyd ayağa kalkarsa, ben de kalkarım cümlesindeki, ""ben de kalkarım"" ifadesi, birinci cümlenin cevabıdır."

CEZAEN : Ottoman Turkish

Cezâ olarak

CEZAİR : Ottoman Turkish

(Cezâyir) (Cezire. C.) Cezireler, adalar. * Kuzey Afrikada Fas ile Tunus arasında olan ülke ve bu ülkenin merkezi olan şehir

CEZALET : Ottoman Turkish

"Rekâketsiz ifade. * Güzellik. * Müdebbirlik, akıllılık. * Azim, büyük. * Edb: Kelimeler, ince veya sert söylenişlerine göre; elfâz-ı cezle veya elfâz-ı rakika diye ikiye ayrılır. Elfâz-ı cezle: Söylenişte tatlılığı bulunan veya heybet, ululuk, çarpışma, korkutma, yıldırma ifâde etmeğe uygun kelimeler olarak ayrılır. Celâdet, sadme, kazanfer, çekâçek, dırahşân gibi.. Bu çeşit kelimelerle, söylenen ve yazılan ifâdelerde cezâlet var, denir. (Edb. S.)"

CEZALET-İ BEYANİYE : Ottoman Turkish

Beyan ilmine ait ve beyan sahasındaki cezâlet