Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
CİRS : Ottoman Turkish

Temel, kök, menşe, kaynak, menba

CİRSAM : Ottoman Turkish

Divanelik, delilik. * Öldürücü zehir. * Zatülcenb

CİRYAL : Ottoman Turkish

Altının kırmızılığı. * Bir cins kırmızı boya. * Temiz renk. * Şarap

CİRYE : Ottoman Turkish

Suyun akması ve şırıldaması. * Cereyan

CİRÎ : Ottoman Turkish

Yılan balığı. (Fâriside mermahi derler.)

CİRŞAB : Ottoman Turkish

Hasta olduktan sonra zayıflayıp gövdede çıban çıkmak

CİSAD : Ottoman Turkish

Kan. Safran

CİSİM : Ottoman Turkish

(Cism) Varlığı bilinen, hayyiz olan, mekânı, ciheti, uzunluğu, genişliği ve derinliği olan şey

CİSİM : Ottoman Turkish

uzayda yer dolduran varlık

CİSM : Ottoman Turkish

cisim

CİSM-İ NİZÂR : Ottoman Turkish

Zayıf vücud

CİSM-İ NÂTIK : Ottoman Turkish

Söz söyleyen cisim. Konuşan cisim. İnsan

CİSMANİYET : Ottoman Turkish

"Cismânilik. Maddi beden sahibi olmak hâli.(Sual
Kusurlu, noksaniyetli, mütegayyir, kararsız, elemli cismaniyetin, ebediyetle ve cennetle ne alâkası var? Madem, ruhun âli lezâizi vardır; ona kâfidir. Lezaiz-i cismaniye için bir haşr-i cismâni neden icab ediyor?Elcevab
Çünki, nasıl toprak suya, havaya, ziyaya nisbeten kesafetli, karanlıklıdır. Fakat, masnuat-ı İlâhiyenin bütün envaına menşe ve medar olduğundan bütün anâsır-ı sâirenin mânen fevkine çıktığı gibi; hem kesafetli olan nefs-i insaniye, sırr-ı camiiyet itibariyle, tezekki etmek şartıyla bütün letâif-i insaniyenin fevkine çıktığı gibi.. öyle de cismaniyet, en câmi, en muhit, en zengin bir ayine-i tecelliyât-ı esmâ-i İlâhiyedir. Bütün hazain-i rahmetin müddeharatını tartacak ve mizana çekecek âletler, cismaniyettedir. Meselâ: Dildeki kuvve-i zaika, rızk zevkinde, enva-ı mat'umat adedince mizanlara menşe olmasaydı, herbirini ayrı ayrı hissedip tanımazdı; tadıp tartamazdı. Hem ekser esmâ-i İlâhiyenin tecelliyatını hissedip bilmek, zevk edip tanımak cihazatı, yine cismaniyettedir. Hem gayet mütenevvi ve nihayet derecede ayrı ayrı lezzetleri hissedecek istidatlar, yine cismaniyyettedir. S.)( $ âyetinin sarahat-ı kat'iyesiyle: İnsan, en ziyade ünsiyet ettiği ve dünyada numunesini tatmış olduğu cismani lezzetleri cennete lâyık bir tarzda görecek, tadacak. Ve lisan, göz ve kulak gibi âzaların ettikleri hâlis şükürler ve hususi ibadetlerin mükâfatları, o uzuvlara mahsus cismani lezzetler ile verilecektir. Kur'ân-ı Mu'ciz-ül Beyan o derece cismani lezzetleri sarih bir surette beyan eder ki, başka te'viller ile mâna-yı zâhiriyi kabul etmemek imkân hâricindedir. ş.)"

CİSMANİYET : Ottoman Turkish

cisim olma hâli

CİSMANÎ : Ottoman Turkish

(Cismaniye) Bedene mensub, vücutla alâkalı. * Mânevi ve ruhani karşılığı. Maddi ve cisimli olmak

CİSMANÎ : Ottoman Turkish

cisimle ilgili

CİSMEN : Ottoman Turkish

Cisim itibariyle, cisim olarak. Vücutça, bedence

CİSMEN : Ottoman Turkish

cisimce

CİSMİYET : Ottoman Turkish

cisimlik

CİSR : Ottoman Turkish

(C.: Cüsûr-Ecsür) Köprü. Ağaçtan olan köprü

CİSR-İ MUALLÂK : Ottoman Turkish

Asma köprü

CİVAN : Ottoman Turkish

f. Cevan. Taze. Genç

CİVAN : Ottoman Turkish

yakışıklı genç

CİVANAN : Ottoman Turkish

(Civân. C.) f. Gençler

CİVANMERD : Ottoman Turkish

Sözünde sağlam. İyilik sever. Kahraman