Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
CÜDA' : Ottoman Turkish

Ölüm. Mevt. * Hayvana muzır olan otlak, çayır

CÜDAD : Ottoman Turkish

Çulha yumağı. * Eski kaftan. * Küçük ağaç

CÜDAT : Ottoman Turkish

(Câdi. C.) Dilenciler, sâiller

CÜDAYİ : Ottoman Turkish

f. İftirak, ayrılık

CÜDCÜD : Ottoman Turkish

(C.: Cedâcid) Orak kuşu derler bir büyük böcek ki yaz aylarında öter

CÜDD : Ottoman Turkish

Cem'etmek, toplamak. * Yol üstünde olan kuyu

CÜDDET : Ottoman Turkish

(C.: Cüded) Dağ arasındaki yol. * Şekil, tarz, işaret. * Çizgi

CÜDED : Ottoman Turkish

Dağ yolları. Yol gibi olan izler. * Bir rengi diğer renkten ayıran çizgi

CÜDERA' : Ottoman Turkish

(Cedir. C.) Yakışanlar. Lâyık olanlar, liyâkat sahibi olanlar

CÜDERE : Ottoman Turkish

(C: Cüder) Ur dedikleri yumru. (İnsan bedeninde çıkar)

CÜDERÎ : Ottoman Turkish

Kabarcık denilen hastalık. * Çiçek hastalığı

CÜDRAN : Ottoman Turkish

(Cedr. C.) Duvarlar

CÜDUBE : Ottoman Turkish

Kıtlık

CÜDÂ : Ottoman Turkish

ayrı, ayrılmış

CÜDÜR : Ottoman Turkish

(Cidâr. C.) İnce deriler, zarlar. * Duvarlar, setler

CÜFAEN : Ottoman Turkish

Beyhude, boşuboşuna, faydasız yere

CÜFAF : Ottoman Turkish

Kurumuş

CÜFAFE : Ottoman Turkish

Dağılmış kuru ot

CÜFAL : Ottoman Turkish

Selin kenara attığı çör çöp. * Davarın yünü ve kılı çok olmak. * Kıllı kimse. * Bol

CÜFALE : Ottoman Turkish

Su kenarında olan çörçöp

CÜFF : Ottoman Turkish

İçi boş olan şey. Kof. * Dimağa işlemiş olan baş yarığı. * Hurma çiçeğinin kabuğu. * Cemaat, topluluk. * Yarısı kesilip kova olmuş olan çürük ve eski kırba

CÜFRE : Ottoman Turkish

Bir şeyin ortası. Mezar. * Boşluk. Çukur. * Göğsün içerisi. Sadır

CÜFT : Ottoman Turkish

f. Tek olmayan. Eşi olan. Çift

CÜFTE : Ottoman Turkish

f. Benzer, eş, denk, müsavi. * İnsan veya hayvan sağrıs. * Hayvan çiftesi

CÜFUR : Ottoman Turkish

Zayıf olmak