Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
DALLÎN : Ottoman Turkish

sapkınlar

DALÂL : Ottoman Turkish

sapıklık, haktan ayrılık

DALI' : Ottoman Turkish

Kavi, kuvvetli. * Muhkem, sağlam, sert. * Eğri

DAM' : Ottoman Turkish

(C.: Dümu-Edmu) Helâk olmak. * Göz yaşı

DAMA : Ottoman Turkish

Deniz, bahr

DAMACANA : Ottoman Turkish

Su veya başka sıvıları taşımaya mahsus dar ağızlı, şişkin gövdeli çoğu hasırla sarılı veya sepetli büyük şişe

DAMAR : Ottoman Turkish

t. İstidad. Huy, tabiat, inat. * İnsan bedeninde kanın dolaştığı yollar, şiryan. * Irk. * Toprağın içindeki maden filizleri ve su tabakası. * Damar veya köke benzeyip bir cismin her tarafına uzanan yollar. * Mermer ve ona benzer dalgalı şeylerdeki çizgiler

DAMAR : Ottoman Turkish

kan borusu, yaradılış, huy

DAMD : Ottoman Turkish

Yaranın üstüne bez bağlamak, merhem sürmek

DAMECMEC : Ottoman Turkish

Katı, şedid. * Uzun boylu bahil kimse

DAMED : Ottoman Turkish

Hışım etmek, öfkelenmek, hiddetlenmek, kızmak

DAMEN-BUS : Ottoman Turkish

f. Etek öpen

DAMEN-GİR : Ottoman Turkish

f. Eteğe yapışan, etek tutan. * Dâvacı, hasım, şikâyetçi

DAMEN-KEŞ : Ottoman Turkish

f. Feragat eden, eteğini çeken

DAMENE : Ottoman Turkish

f. Dağ eteği, dağın çevresi

DAMENÎ : Ottoman Turkish

f. Eteklik. * Kadın başörtüsü

DAMGA : Ottoman Turkish

Bir şeyin üzerine işaret veya alâmet koymak. * İşaret vurulan âlet. Mühür

DAMGA : Ottoman Turkish

işaret, bellik

DAMGA-İ VAHDET : Ottoman Turkish

f. Birlik damgası. Cenab-ı Hakkın birliğini gösteren delil

DAMHAR : Ottoman Turkish

Mütekebbir, kibirli, terbiyesiz kimse

DAMİA : Ottoman Turkish

Yavaş olarak ve damla damla kan sızdıran yara

DAMİC : Ottoman Turkish

Karanlık

DAMİK : Ottoman Turkish

(C.: Devâmik) Belâ, musibet, dâhiye. Meşakkat, zahmet

DAMİME : Ottoman Turkish

(C.: Damâyim) Sonradan yapıştırılmış şey

DAMİN : Ottoman Turkish

Kefil olan, tazminat veren. Ödeyen