Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
DAVLUMBAZ : Ottoman Turkish

Çarkları yandan olan vapurlarda çarkların döndükleri yerleri örtmek için vapurun iki tarafında bulunan iki büyük yarım daire

DAVMERAN : Ottoman Turkish

Fesleğen denilen iyi kokulu çiçek

DAVR : Ottoman Turkish

Ziyan etmek, zarara girmek

DAVTA : Ottoman Turkish

Fakir.* Gövdeli, cesim

DAVUDÎ : Ottoman Turkish

Hz. Davud'un (A.S.) sesini andıran kalın gür ses

DAVVE : Ottoman Turkish

Ses, sadâ

DAVVÎ : Ottoman Turkish

Yurt tutmak

DAVY : Ottoman Turkish

Arıklık. * Zayıflık

DAVZ : Ottoman Turkish

Zulmetmek, zulüm yapmak. * Çiğnemek

DAYE : Ottoman Turkish

Çocuk hizmetçisi. Çocuğa süt veren. Dadı. Mürebbi

DAYET : Ottoman Turkish

Yan, taraf, cenb

DAYF : Ottoman Turkish

(C.: Ezyâf-Zuyuf-Zayfân) Misafir. * Meyletmek, yönelmek

DAYFEN (DAYFÂN) : Ottoman Turkish

Misafiriyle gelen kişi

DAYGAM : Ottoman Turkish

Arslan, esed. * Isırmak

DAYİB : Ottoman Turkish

İtaat eden, vakarlı ve ciddi kişi

DAYİBAN : Ottoman Turkish

Gece ile gündüz

DAYİC : Ottoman Turkish

Kovayla kuyudan su çekip havuza boşaltan kimse

DAYİN : Ottoman Turkish

Borç veren. Alacaklı. Ödünç para veren. (Bak: Dâin)

DAYİNE : Ottoman Turkish

(C.: Davâyin) Dişi koyun

DAYİS : Ottoman Turkish

(C.: Dâsse) Hırsız

DAYM : Ottoman Turkish

Zulüm. Sıkıntı. İhtiyaç

DAYYIK : Ottoman Turkish

Pek dar

DAYI : Ottoman Turkish

Tunus ve Cezayir'in, Osmanlı idaresinde bulunduğu sıralarda buraları Osmanlılara tâbi olarak idare eden kimselere verilen ünvan. * Annenin erkek kardeşi

DAĞDAR : Ottoman Turkish

f. Pek acıklı, üzüntülü. * Gönlü yaralı. * Kızgın demirle nişan vurulu. Damgalı. (Milletimde ihtilâf u tefrika endişesi Kûşe-i kabrimde hattâ bi-karar eyler beni, İttihadken savlet-i a'dâyı def'a çâremiz, ittihad etmezse millet, dağdar eyler beni.) Yavuz Sultan Selim Hân

DAĞDAR-I TEESSÜF : Ottoman Turkish

Çok acı olup, teessüf edilen