Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
DERAZ : Ottoman Turkish

f. Uzun, tavil

DERB : Ottoman Turkish

(Dürb) Bir şeyi âdet edinmek. * Dadanmak, alışmak. * Haslet, cür'et. * Tecrübe etmek. * Denemek

DERBAR-I SAADET-KARAR : Ottoman Turkish

İstanbul. (Osmanlılar devrinde İstanbul hilâfet merkezi olduğu için saadet kapısı diye tavsif edilirdi.)

DERC : Ottoman Turkish

İçine almak. Katmak. * Kitaba koymak. * Nakışlı kâğıt üzerine yazılan yazı. * Hattatın yazılmış kâğıt tomarı

DERC : Ottoman Turkish

içine alma, sokma

DERCAN : Ottoman Turkish

f. Can içinde

DERCAN ETMEK : Ottoman Turkish

Can içine almak, hayatını ona vermek

DERCÂN : Ottoman Turkish

canına sokma, içine alma

DERD : Ottoman Turkish

f. Tasa, keder, kaygı. * Hastalık, illet

DERD : Ottoman Turkish

dert, hastalık, üzüntü, dilek, mesele

DERD-AŞİNA : Ottoman Turkish

f. Dert görmüş, mihnet görmüş kişi

DERD-DEST : Ottoman Turkish

Elde. Elde etmek, yakalamak, tutmak. Ahz. * Yapılmakta ve rüyet edilmekte olan

DERD-İ DİL : Ottoman Turkish

Gönül tasası, gönül gamı

DERD-İ MAİŞET : Ottoman Turkish

Geçinmek derdi ve zorluğu. Maişet derdi

DERD-İ SER : Ottoman Turkish

Sıkıntı, baş derdi, başağrısı

DERDA : Ottoman Turkish

f. Yazık! Vah vah!

DERDAB : Ottoman Turkish

Sadâ, ses

DERDAK : Ottoman Turkish

(C.: Derâdik) Küçük çocuklar. * Her şeyin küçüğü

DERDAR : Ottoman Turkish

Servi ağacından bir sınıf

DERDEBİS : Ottoman Turkish

Belâ. * Zahmet. * Boncuk. * Yaşlı kişi

DERDMEND : Ottoman Turkish

f. Tasalı, kaygılı, dertli

DERDMEND : Ottoman Turkish

derdi olan

DERDNAK : Ottoman Turkish

f. Dertli, kederli, kaygılı, tasalı

DERDUR : Ottoman Turkish

Su çevriği, girdab. * Derin çukur yer

DEREBEYİ : Ottoman Turkish

Ortaçağda kendi arazisi içindeki insanlara istedikleri gibi hükmeden, devamlı olarak birbirleriyle savaşan geniş toprak sahiplerinden her biri. * Mc: Asi, zorba