Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
DERER : Ottoman Turkish

Kasdetmek

DERES : Ottoman Turkish

Nişanın belirsiz olması. * Kaftanın eskimesi. * Evin köhne olması

DERGİŞ : Ottoman Turkish

f. İzdiham, çok kalabalık. * Bir zerdali cinsi

DERGÂH : Ottoman Turkish

(Der-geh) f. Cenab-ı Hakk'a ibadet edilen yer. * Büyük bir huzura girilecek kapı. Kapı. Padişahların kapısı. * Şeyhlerin tekkesi

DERGÂH : Ottoman Turkish

makam, tekke

DERGÂH-I MUALLÂ : Ottoman Turkish

Büyük kapı. * Mc: Saray

DERGÂH-I ÂLÎ : Ottoman Turkish

Padişah kapısı. Yüksek dergâh

DERH : Ottoman Turkish

Men etmek, engel olmak

DERHAL : Ottoman Turkish

f. şimdi, hemen, bu anda, vakit kaybetmeden

DERHEM : Ottoman Turkish

f. Karışık, karmakarışık. * Muztarib, sıkıntılı, ıztırab çeken. * İncinme

DERHİŞTE : Ottoman Turkish

f. Cömertlik, sehavet

DERHOR : Ottoman Turkish

f. Lâyık, münasib, uygun, yakışır, derhuş, sezâ, şâyeste. (Derhurd da denir.)

DERHUŞ : Ottoman Turkish

f. Derhor, lâyık, münasip, muvafık, uygun, yakışır, şayeste

DERHÂTIR : Ottoman Turkish

hatırlama

DERİ : Ottoman Turkish

"f. Farsçanın sahihi, fasih olanı. (Kapı demek olan ""der"" ismi Farsça olduğu halde Arapça sayılarak müennesi ""deriyye"" yapılmıştır.) * Havası hoş ve lâtif. Yeşilliği bol olan dağ eteği."

DERİDE : Ottoman Turkish

f. Yırtık, yırtılmış

DERİR : Ottoman Turkish

Yürügen davar

DERİS : Ottoman Turkish

(C.: Dirsân) Eski kaftan, eski elbise

DERİYYE : Ottoman Turkish

Avcıların gizlenip av gözledikleri yer

DERİÇE : Ottoman Turkish

f. Küçük kapı, oyma kapı. Pencere

DERK : Ottoman Turkish

En aşağı kat, her şeyin dibi. Aşağı inen basamak. * Anlamak

DERK : Ottoman Turkish

anlama, kavrama

DERK-İ DEKAİK : Ottoman Turkish

İnce ve dakik şeyleri iyice kavrama, anlama

DERKAA : Ottoman Turkish

Kaçmak, firar

DERKETMEK : Ottoman Turkish

Bir şeyin en esasını, dibini öğrenmek, iyice anlamak