Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
DERSİÂMM : Ottoman Turkish

herkese ders verebilen hoca

DERT-MEND : Ottoman Turkish

Dertli

DERUC : Ottoman Turkish

Hızlı esen rüzgâr, fırtına

DERUHDE : Ottoman Turkish

f. Üstüne almak. Kendini vazifeli bilmek. * Üzerine alınan iş

DERUHTE : Ottoman Turkish

üzerine alma, yüklenme

DERUN : Ottoman Turkish

f. İç taraf. Dâhil. * Kalb

DERUNÎ : Ottoman Turkish

f. Gönülden, içten

DERVA(H) : Ottoman Turkish

f. Şaşkın, şaşırmış olan, hayran. * Başaşağı asılmış. * Lâzım, zaruri, lüzumu olan, gerekli

DERVAH : Ottoman Turkish

f. Hastalıktan yeni kurtulan, iyice kendisine gelemeyen kimse. * Sağlam, metin, muhkem. * Doğru, asıl, gerçek. * Yiğitlik, cesaret, cesur olmak, şecaat. * Ayıp, utanma. * Sertlik, kabalık

DERVAZE : Ottoman Turkish

f. Kapı. Şehir. Şehir kapısı, kale kapısı

DERVİŞ : Ottoman Turkish

f. Gayet mütevazi ve kanaatkâr olan. * Kimsesiz, fakir. * Mâneviyâtla gönlü zengin olan fakir. * Mürid veya şeyh

DERVİŞ : Ottoman Turkish

yaşayışını tarikatının edeplerine uyduran kalender kimse

DERVİŞÂN : Ottoman Turkish

(Derviş. C.) f. Dervişler

DERVİŞÂNE : Ottoman Turkish

f. Dervişe yakışır halde, saflık ve kalenderlikle. Müstağni ve fakir bir surette

DERVÂZE-İ NUŞ : Ottoman Turkish

Mc: Ağız

DERY : Ottoman Turkish

Bilmek

DERYA : Ottoman Turkish

f. Deniz, bahr

DERYA : Ottoman Turkish

deniz

DERYA-BEND : Ottoman Turkish

f. Liman. * Tersane

DERYA-MİSAL : Ottoman Turkish

Deniz gibi çok olan, denizi andıran

DERYA-NEVERD : Ottoman Turkish

f. Denizde dolaşan, denizde gezen

DERYA-NUŞ : Ottoman Turkish

f. Çok fazla içki içen

DERYA-YI AHDAR : Ottoman Turkish

Yeşil deniz. * Mc: Sema, gök

DERYA-YI EBYAZ : Ottoman Turkish

Akdeniz

DERYA-YI ESVED : Ottoman Turkish

Karadeniz