Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
DEVR-İ MİHNET : Ottoman Turkish

Dünya, cihan, küre-i arz

DEVR-İ SÂBIK : Ottoman Turkish

Bir önceki hükümet. Geçmiş devir

DEVR-İ TEFRİH : Ottoman Turkish

Kuluçka devri

DEVR-İ TERAKKİ : Ottoman Turkish

İlerleme devri

DEVR-İ ZAMAN : Ottoman Turkish

(Devr-i felek) Tali, kader. şans

DEVR-İ ÂLEM : Ottoman Turkish

Dünya seyahati, dünya gezisi, dünyayı gezmek

DEVRAK : Ottoman Turkish

Şarap ölçeği

DEVRAN : Ottoman Turkish

Devir, felek, zaman, deveran, dünya

DEVRAN : Ottoman Turkish

felek, talih

DEVRANÎ : Ottoman Turkish

Deverana âit ve müteallik

DEVRE : Ottoman Turkish

(C.: Devrât) Dönüş dönme, dönem. * Birkaç yıldan meydana gelen zaman süresi. * Elektrik devresi. Üzerinden elektrik akımı geçmekte olan bir iletken yolun tamamı

DEVRE : Ottoman Turkish

dönem

DEVRİY : Ottoman Turkish

(Devriyye) Geceleri gezen kol takımı, gezici karakol. * Bülbül, karatavuk, sığırcık ve bu gibi kuşların dahil olduğu sınıf

DEVRİYE : Ottoman Turkish

dönen, dolaşan

DEVRİYYE : Ottoman Turkish

Osmanlı İmparatorluğu devrinde ilmiye sınıfına mahsus bir pâye

DEVS : Ottoman Turkish

Ziynet etmek, süslemek. * Bir şeyi ayağı ile basıp çiğnemek

DEVSERE : Ottoman Turkish

Büyük, semiz, kuvvetli deve

DEVV : Ottoman Turkish

Otsuz çöl

DEVVAR : Ottoman Turkish

Durmayıp dönen, devreden. Devredip gezen. * Gerdân. * Kâbe-i Muazzama'nın bir adı. * Haremden alıp beraber tavaf edilen taş

DEVVARE : Ottoman Turkish

Geo: Daireler çizmeye yarayan bir âlet, pergel

DEVÂ : Ottoman Turkish

ilaç

DEVÂEN : Ottoman Turkish

ilaç olsun diye

DEVÂHÎ : Ottoman Turkish

üyük belâlar, üstün zekâlılar

DEVÂİR : Ottoman Turkish

daireler, işyerleri

DEVŞ : Ottoman Turkish

Fâsid olmak