Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
DUHUL-İ MUZAFFERÂNE : Ottoman Turkish

Muzafferce giriş

DUHULİYE : Ottoman Turkish

Eskiden, satılmak üzere şehir ve kasabalara getirilen her cins ticaret malından alınan vergi. * Bir yere girmek için verilen para

DUHUR : Ottoman Turkish

Zillet, zelillik, hakirlik, aşağılık. Adilik

DUHUS : Ottoman Turkish

Bâtıl olmak

DUHYE : Ottoman Turkish

Kuşluk vakti kesilen kurban

DUHÂ : Ottoman Turkish

kuşluk vakti

DUHÛL : Ottoman Turkish

girme

DUKA : Ottoman Turkish

Eskiden Avrupa'ca pek yüksek bir asalet ünvanı idi

DUKAK : Ottoman Turkish

(C.: Dekâyık) İnce nesne. * Un. * Zor, güç

DULL : Ottoman Turkish

Helak.DUM $ (Devâm)
Sâbit ve sâkin olmak

DUMR : Ottoman Turkish

Zayıflık. * Hafiflik

DUMU' : Ottoman Turkish

(Dem'. C.) Göz yaşları

DUMUR : Ottoman Turkish

Bir uzvun maddi veya mânevi kabiliyetinin körelmesi. Gıdasızlıktan dolayı bir uzvun kuruyup kalması. Helâk. Körelmek. * Bir yere izinsiz gitmek

DUMUZ : Ottoman Turkish

Susma, sükut

DUMÛR : Ottoman Turkish

körelme, kuruma

DUN-HİMMET : Ottoman Turkish

Gayretsizlik, himmetsizlik. (Bak: Himmet.)

DUNAK : Ottoman Turkish

Nezle

DUNE : Ottoman Turkish

Hastalık

DUNEHU HART-ÜL KATAT : Ottoman Turkish

"""Elini dikenli ağaç üzerine çekmek, ondan daha kolay."" meâlinde bir tabirdir."

DUR Ü DİRAZ : Ottoman Turkish

Uzun uzadıya

DUR-BAŞ : Ottoman Turkish

"f. ""Uzak ol!"" anlamına gelen bir emir. * Değnek, sopa, âsa."

DUR-BİN : Ottoman Turkish

f. Uzak gören. Uzağı gösteren âlet

DUR-BİNÎ : Ottoman Turkish

f. İlerisini görürlük, uzağı görmeklik

DUR-DEST : Ottoman Turkish

f. Ulaşılması zor şey, erişilmesi güç şey. Uzak, uzun

DUR-ENDİŞ : Ottoman Turkish

f. Önceden görüp düşünen. Tedbirli. Her şeyin ilerisini evvelden mülâhaza eden. İlerisini düşünen