Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
DÂRÜLFÜNÛN : Ottoman Turkish

fenler yeri, üniversite

DÂRÜLHARB : Ottoman Turkish

savaş yeri, düşman ülkesi

DÂRÜLHİKMET : Ottoman Turkish

Osmanlılar zamanında fetva ile vazifeli ilmi bir kuruluş

DÂRÜLHİZMET : Ottoman Turkish

hizmet yeri

DÂRÜLİKAB : Ottoman Turkish

azap yeri, cehennem

DÂRÜLİSLÂM : Ottoman Turkish

Müslümanların huzur içinde yaşadığı yer

DÂRÜSSELÂM : Ottoman Turkish

kurtuluş ve güven yeri, cennet

DÂRIHARB : Ottoman Turkish

savaş yeri, düşman ülkesi

DÂS : Ottoman Turkish

f. Orak. * Tuzak. * Sedef otu

DÂS-I ZERRİN : Ottoman Turkish

Altın orak. * Mc: Yeni ay

DÂSİTÂN : Ottoman Turkish

(Dâstân) f. Destan, sergüzeşt. Geçmiş hâdiseleri anlatan nesir veya nazım halinde yazı. * Şöhret

DÂSİTÂNE-İ AŞK : Ottoman Turkish

Aşk hikâyesi ve destanı

DÂSITÂN : Ottoman Turkish

destan, meşhur hikâye

DÂSITÂNE : Ottoman Turkish

destan gibi olan

DÂUSSILÂ : Ottoman Turkish

vatan hasreti

DÂVA : Ottoman Turkish

savunulan düşünce, hak talebi, önemli mesele

DÂVER : Ottoman Turkish

Cenab-ı Hakk'ın (C.C.) bir ismidir. * Âdil, insaflı ve doğru olan hükümdar, vezir veya hâkim

DÂVERÂNE : Ottoman Turkish

f. Doğruluk ve adaleti seven bir büyüğe yakışacak tarzda. * Hâkim ve vezirle alâkalı olan

DÂVERÎ : Ottoman Turkish

f. Hâkimlik, hükümdarlık. * Mahkeme ve dâvâ. * Kötü ile iyiyi birbirinden ayırt etme. * Kavga, mücadele

DÂVET : Ottoman Turkish

çağrı

DÂVETNAME : Ottoman Turkish

davet mektubu

DÂVUD (A.S.) : Ottoman Turkish

"Kur'an-ı Kerim'de ismi geçer ve Benî İsrail Peygamberlerindendir. Hz. Süleyman'ın (A.S.) babasıdır. Hem Peygamber, hem Sultandı. İbranice Zebur kitabı kendisine nâzil olmuştur. Sesi çok güzeldi. M.Ö. 1010 da vefat ettiği nakledilir. (Bak: Yuşa)(Telyin-i hadid, en büyük bir ni'met-i İlâhiyyedir ki; büyük bir peygamberinin fazlını, onunla gösteriyor. Evet, telyin-i hadid, yâni demiri hamur gibi yumuşatmak ve nühâsı eritmek ve mâdenleri bulmak, çıkarmak; bütün maddi sanâyi-i beşeriyyenin aslı ve anasıdır ve esası ve mâdenidir. İşte şu âyet işaret ediyor ki: ""Büyük bir Resule, büyük bir Halife-i Zemine, büyük bir mucize suretinde, büyük bir ni'met olarak; telyin-i hadiddir ve demiri hamur gibi yumuşatmak ve tel gibi inceltmek ve bakırı eritmekle ekser sanâyi-i umumiyeye medar olmaktır."" Mâdem bir Resule; hem halife, yâni hem mânevi hem maddi bir hâkime, lisanına hikmet ve eline san'at vermiş. Lisanındaki hikmete sarihan teşvik eder. Elbette elindeki san'ata dahi tergib işareti var. Cenâb-ı Hak, şu âyetin lisan-ı işaretiyle mânen diyor:""Ey beni-Âdem! Evâmir-i teklifiyeme itâat eden bir abdimin lisanına ve kalbine öyle bir hikmet verdim ki; herşey'i kemâl-i vuzuh ile fasledip hakikatını gösteriyor ve eline de öyle bir san'at verdim ki; elinde balmumu gibi demiri her şekle çevirir. Halifelik ve pâdişahlığına mühim kuvvet elde eder. Mâdem bu mümkündür, veriliyor. Hem ehemmiyetlidir. Hem hayat-ı içtimâiyenizde ona çok muhtaçsınız. Siz de evâmir-i tekviniyeme itâat etseniz o hikmet ve o san'at, size de verilebilir. Mürur-u zamanla yetişir ve yanaşabilirsiniz."" İşte beşerin san'at cihetinde en ileri gitmesi ve maddi kuvvet cihetinde en mühim iktidar elde etmesi; telyin-i hadid iledir ve izâbe-i nühas iledir. Âyette nühas ""kıtr"" ile tâbir edilmiş. Şu âyetler, umum nev-i beşerin nazarını şu hakikate çeviriyor ve şu hakikatın ne kadar ehemmiyetli olduğunu takdir etmeyen eski zaman insanlarına ve şimdiki tenbellerine şiddetle ihtar ediyor... S.)"

DÂVÛD : Ottoman Turkish

üyük bir peygamber

DÂVÛDVÂRÎ : Ottoman Turkish

Davut alehisselâm gibi

DÂYE : Ottoman Turkish

dadı, çocuk bakıcısı