Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
EKSERİYET : Ottoman Turkish

(Ekseriyyet) En büyük kısım, çokluk.* Bir topluluk ve hey'etin yarısından fazlası. * Bir mecliste üyelerin verdikleri rey'lerin büyük kısmı ve bunların üstünlüğü

EKSERİYET : Ottoman Turkish

çoğunluk

EKSERİYET-İ MUTLAKA : Ottoman Turkish

f. Yarımın bir fazlasıyla elde edilen ekseriyet, mutlak ekseriyet

EKSERİYET-İ SÜLÜSAN : Ottoman Turkish

Ekseriyet kazanacak tarafın en az mevcudun sülüsânı (üçte ikisi) miktarında olması şartıyla olan ekseriyet

EKSERİYETLE : Ottoman Turkish

Daha ziydesiyle. Çoklukla

EKSERİYETLE : Ottoman Turkish

çoğunlukla

EKSERÎ : Ottoman Turkish

çoğunlukla

EKSİBE : Ottoman Turkish

(Kesib. C.) Büyük çöllerde ve sahralarda, rüzgârın biriktirdikleri kum yığınları

EKSİYYE : Ottoman Turkish

f. Boza

EKSPER : Ottoman Turkish

Fr. Uzun tecrübe neticesi bir sahada ihtisas kazanan, meleke sahibi olan kimse

EKSPRES : Ottoman Turkish

ing. Seyahatı esnasında ancak büyük duraklarda duran ve çok hızlı giden vasıta

EKTAD : Ottoman Turkish

Cemaatler, topluluklar, kalabalıklar, bölükler, takımlar. * Misaller, temsiller, örnekler

EKTAF : Ottoman Turkish

(Ketif. C.) Omuzlar. Omuz kemikleri, kürek kemikleri

EKTAR : Ottoman Turkish

(Keter. C.) Haysiyetler, onurlar, şerefler, şanlar, ünvanlar, soylar. Nesebler, dereceler, mertebeler

EKTEM : Ottoman Turkish

Çok sır saklayan, esrar gizleyen kimse. * Büyük karınlı ve şişman olan adam

EKUL : Ottoman Turkish

(Ekl. den) Çok fazla yiyen, obur, pisboğaz

EKULÂNE : Ottoman Turkish

f. Oburcasına

EKULÎ : Ottoman Turkish

Oburluk

EKULÜ : Ottoman Turkish

Ben derim, ben söylüyorum (meâlinde.)

EKULÜ KEMÂ KÂLE : Ottoman Turkish

Onun söylediği gibi söylerim (meâlinde.)

EKVA : Ottoman Turkish

Daha kuvvetli, en kuvvetli

EKVA : Ottoman Turkish

daha kuvvetli

EKVA' : Ottoman Turkish

Eli eğri olan

EKVAB : Ottoman Turkish

Küpler, kadehler. Sırçalar

EKVAH : Ottoman Turkish

(Kûh. C.) Kamıştan yapılan penceresiz ufak kulübeler