Ottoman Turkish
ENASE : Ottoman Turkish
Demirin yumuşak olması
ENASİ : Ottoman Turkish
(Enâsiye) (İnsan. C.) İnsanlar. * Basar, göz
ENASİYA : Ottoman Turkish
Bir mürekkeb ilâç
ENB : Ottoman Turkish
Horlamak, tahkir etmek. Ayıplamak
ENBAHUN : Ottoman Turkish
f. Sağlam, metin, muhkem, tahkim edilmiş yer. * Hisar, kale
ENBAN(E) : Ottoman Turkish
f. Yiyecek çantası, heybe. Dağarcık adı verilen deri çanta
ENBAR : Ottoman Turkish
(Nibr. C.) Anbarlar, nibrler. İçinde çeşitli mallar saklanan kapalı mahfaza, oda
ENBAZ : Ottoman Turkish
f. Ortak, şerik, eş
ENBAZÎ : Ottoman Turkish
f. Şeriklik, ortaklık
ENBAŞTE : Ottoman Turkish
f. Yıkılmış, dağılmış. * Tıkanmış
ENBEL : Ottoman Turkish
En şerefli
ENBER : Ottoman Turkish
Kadın tuzluğu adı verilen ufacık kara yemiş
ENBERUT : Ottoman Turkish
f. Armut
ENBESTE : Ottoman Turkish
f. Koyulaşmış, katılaşmış, sıvılığını kaybetmiş. * Uyuşmuş, miskinleşmiş insan
ENBESTE-DEM : Ottoman Turkish
f. Miskin, uyuşuk kişi. Tenbel, gayretsiz kimse
ENBİR : Ottoman Turkish
f. Yaş ve kuru çamur
ENBİRE : Ottoman Turkish
f. Üzeri toprakla sıvalı olan damlarda sıvanın altına konulan çalı, saz, talaş gibi şeyler
ENBİYA : Ottoman Turkish
"(Nebi. C.) Nebiler. Peygamberler (Aleyhimüsselâm.)(Eğer suâl etseniz ki: Bi'set-i enbiya ile beraber şeytanların vücudundan ekser insanlar kâfir oluyor, küfre gidiyor, zarar görüyor. ""El hükmü lil-ekser"" kaidesince, ekser ondan şer görse, o vakit halk-ı şer, şerdir; hattâ bi'set-i enbiya dahi rahmet değil denilebilir?Elcevab: Kemiyetin, keyfiyete nisbeten ehemmiyeti yok. Asıl ekseriyet, keyfiyete bakar. Meselâ: Yüz hurma çekirdeği bulunsa... toprak altına konup su verilmezse ve muamele-i kimyeviye görmezse ve bir mücahede-i hayatiyeye mazhar olmazsa, yüz para kıymetinde yüz çekirdek olur. Fakat su verildiği ve mücâhede-i hayatiyeye mâruz kaldığı vakit, su-i mizâcından sekseni bozulsa; yirmisi, meyvedar yirmi hurma ağacı olsa, diyebilir misin ki: ""Suyu vermek şer oldu, ekserisini bozdu?"" Elbette diyemezsin. Çünki o yirmi, yirmi bin hükmüne geçti. Sekseni kaybeden, yirmi bini kazanan, zarar etmez; şer olmaz. Hem meselâ
Tavus kuşunun yüz yumurtası bulunsa, yumurta itibariyle beşyüz kuruş eder. Fakat o yüz yumurta üstünde tavus oturtulsa, sekseni bozulsa; yirmisi, yirmi tavus kuşu olsa, denilebilir mi ki: ""Çok zarar oldu, bu muamele şer oldu, bu kuluçkaya kapanmak çirkin oldu, şer oldu?"" Hayır öyle değil, belki hayırdır. Çünkü o tavus milleti ve o yumurta taifesi, dörtyüz kuruş fiatında bulunan seksen yumurtayı kaybedip, seksen lira kıymetinde yirmi tavus kuşu kazandı.İşte nev'-i beşer bi'set-i enbiya ile, sırr-ı teklif ile, mücâhede ile, şeytanlarla muharebe ile kazandıkları yüzbinlerle enbiya... ve milyonlarla evliya... ve milyarlarla asfiyâ gibi âlem-i insaniyetin güneşleri, ayları ve yıldızları mukabilinde, kemiyetçe kesretli, keyfiyetçe ehemmiyetsiz hayvanat-ı muzırra nev'inden olan küffarı ve münafıkları kaybetti. M.)"
ENBİYA SURESİ : Ottoman Turkish
Kur'ân-ı Kerim'in
suresi olup Mekke-i Mükerreme'de nazil olmuştur
ENBİYÂ : Ottoman Turkish
nebîler, peygamberler
ENBUB : Ottoman Turkish
f. Minder, döşek, yatak. Döşeme
ENBUDE : Ottoman Turkish
f. İstif edilmiş, katlanmış, nizamlanmış, nizama konmuş, devşirilmiş
ENBUH : Ottoman Turkish
f. Ziyade, çok, kalabalık. * Çokluk, ziyadelik, cemaat, izdiham. * Meclis, kurultay. * Kalın, yoğun. * Duvarın yıkılıp dökülmesi
ENBUZEN : Ottoman Turkish
f. Asıl, esas, madde
ENBUŞE : Ottoman Turkish
Patates gibi yerden çıkarılan şeyler. * Ağaç kökleri
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani