Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
AKREBİYET : Ottoman Turkish

yakınlık

AKREBİYYET : Ottoman Turkish

Daha yakın oluş. * Cenab-ı Hakkın insana olan yakınlığı. (Bak: Kurbiyet)

AKREF : Ottoman Turkish

Anası Arabdan babası başka milletten olan kimse

AKREN : Ottoman Turkish

Kaşı çatık olan adam

AKRES : Ottoman Turkish

"Bir çeşit tuzlu veya ekşi ottur ve ""devenin yemişidir."""

AKRET : Ottoman Turkish

Kısırlık

AKREŞE : Ottoman Turkish

Dişi tavşan

AKRİBA : Ottoman Turkish

(Bak: Akraba)

AKRİHA : Ottoman Turkish

(Karah. C.) Temiz su. * Ağaçsız yer, ağacı olmayan tarla

AKROMATOPSİ : Ottoman Turkish

Tıb: Renk körlüğü

AKROPOL : Ottoman Turkish

yun. Eski Yunan şehirlerinde içinde saray ve tapınakların bulunduğu müstahkem tepe

AKROSTİŞ : Ottoman Turkish

yun. Edb: Mısraların ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru okununca manalı bir kelime veya has isim çıkacak şekilde düzenlenmiş manzume

AKRUBAN : Ottoman Turkish

Erkek akrep

AKRÂN : Ottoman Turkish

eş ve benzer olanlar, yaşıtlar

AKRÜB : Ottoman Turkish

(Karib. C.) Sandallar

AKS : Ottoman Turkish

Yaramaz huylu. * Katı kumlu yer

AKS : Ottoman Turkish

yankı, yansıma, tersi

AKS-ENDAZ : Ottoman Turkish

f. Çarpıp duran

AKS-İ DÂVA : Ottoman Turkish

Zıt hüküm. Karşı dâvâ (Zıt teorem.)

AKS-İ KAZİYE : Ottoman Turkish

"(Mantıkta) Doğru farzedilen bir hükmün, konusu ile yükleminin (mahmulünün) ters çevrilmesi ile zaruri bir sonucun elde edilmesidir. Çeşitli şekilleri vardır. Meselâ
""Her insan canlıdır."" sözünde konu olan insan ile, yüklem olan canlı sözü yer değiştirilerek (aksedilerek) şu hüküm elde edilir: ""Bazı canlılar insandır."""

AKS-İ MÜLEVVEN : Ottoman Turkish

Renkli akis

AKS-İ SADÂ : Ottoman Turkish

Sesin bir yere çarpıp geri gelmesi. Yankı. Çok evvelden söylenen bir hakikatın sonradan tekrar edilmesi

AKS-ÜL AMEL : Ottoman Turkish

"İstenilen şeyin zıddı hasıl olması. Tersine oluş. (Reaksiyon) * Edb: Edebi san'atlardandır. Bir cümle veya mısrânın altını üstüne getirmekle, başka bir cümle veya mısrâ yapmaktır. Pertev paşanın: ""Her düzün bir yokuşu, her yokuşun bir düzü var."" mısrâında olduğu gibi.(Senin üzerine haktır ki, her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeğe senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı. Fakat her doğruyu demek doğru değildir. Zira senin gibi niyeti hâlis olmayan bir adam, nasihatı, bazan damara dokundurur; aksülamel yapar. M.)"

AKS-ÜN NAKÎZ : Ottoman Turkish

"Birbirine zıt olan iki şey. * Man: Mevzuun nakîzini yüklem; ve yüklemin nakîzini de mevzu kılmak. Misâl: ""Her aklı başında olan insan Allah'ı tanır"" kaziyesinden aks-ün nakîz yolu ile şu hüküm elde edilir: ""Allah'ı tanımayanlar, aklı başında olmayan insanlardır."""

AKSA : Ottoman Turkish

En uzak. En son. Kusvâ. Nihayet. Irak