Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
ESBAB-I FESHİYYE : Ottoman Turkish

Huk: Bir i'lâmın istinaf suretiyle bozulmasını icabettiren sebepler

ESBAB-I HAKİKİYE : Ottoman Turkish

Gerçek sebepler, hakiki sebepler

ESBAB-I MUHAFFİFE : Ottoman Turkish

(Esbâb-ı mazeret) Yapılan bir cürmün ve kabahatın cezasını hafifletici sebebler

ESBAB-I MÛCİBE : Ottoman Turkish

Gerektiren sebebler. İcab eden sebepler

ESBAB-I MÜCBİRE : Ottoman Turkish

İcbar eden, cebreden, zorlayan sebepler

ESBAB-I MÜŞEDDİDE : Ottoman Turkish

"Kuvvetlendiren, artıran sebepler. Cezâ hukukunda; cezâyı ağırlaştıran kanuni veya takdiri sebepler. (Esbâb-ı muhaffifenin zıddıdır.)"

ESBAB-I NAKZİYYE : Ottoman Turkish

Bir hükmün daha yüksek bir merci tarafından bozulmasını icâb ettiren sebepler. Bozma sebepleri

ESBAB-I NÜZUL : Ottoman Turkish

İnmesinin sebebleri. * Kur'an-ı Kerim âyetlerinin gelmesine (Cebrail Aleyhisselâm vasıtası ile indirilmesine) sebeb olan hâdiseler

ESBAB-I SAHİHA : Ottoman Turkish

Doğru ve sahih sebepler

ESBAB-I SÜBUTİYE : Ottoman Turkish

İsbata yarıyan sebepler. Sübut delilleri

ESBAB-I TABÎİYE : Ottoman Turkish

Tabiattaki sebepler. (Bak: Delil-i İnâyet)

ESBABPEREST : Ottoman Turkish

"Allah'ı unutarak sebeblere haddinden ziyade değer veren. Her şeyi bir sebebe bağlayıp, Allah'ın fâil ve her şeyin hâkimi olduğunu inkâr eden veya ona kıymet vermek istemeyen.(Arkadaş! Esbab ve vesaiti, insan, kucağına alıp yapışırsa, zillet ve hakarete sebep olur. Meselâ kelb, bütün hayvanlar içerisinde birkaç sıfat-ı hasene ile muttasıftır ve o sıfatlar ile iştihar etmiştir. Hatta sadâkat ve vefâdarlığı darb-ı mesel olmuştur. Bu güzel ahlâkına binâen, insanlar arasında kendisine, mübarek bir hayvan nazarıyla bakılmağa lâyık iken, maalesef insanlar arasında mübarekiyet değil necis-ül-ayn addedilmiştir.Tavuk, inek, kedi gibi sair hayvanlarda, insanların onlara yaptıkları ihsanlara karşı şükran hissi olmadığı halde, insanlarca aziz ve mübarek addedilmektedirler. Bunun esbabı ise, kelpte hırs marazı fazla olduğundan esbab-ı zâhiriyeye öyle bir derece ihtimam ile yapışır ki; Mün'im-i Hakiki'den bütün bütün gafletine sebep olur. Binaenaleyh, vasıtayı müessir bilerek Müessir-i Hakiki'den yaptığı gaflete ceza olarak necis hükmünü almıştır ki tâhir olsun. Çünki hükümler, hadler, günahları afveder; ve beyn-en-nas tahkir darbesini, gaflete keffâret olarak yemiştir.Öteki hayvanlar ise vesaiti bilmiyorlar ve esbaba o kadar kıymet vermiyorlar. Meselâ, kedi seni sever, tazarru' eder (senden ihsanı alıncaya kadar). İhsanı aldıktan sonra öyle bir tavır alır ki; sanki aranızda muârefe yokmuş ve kendilerinde, sana karşı şükran hissi de yoktur. Ancak Mün'im-i Hakiki'ye şükran hisleri vardır. Çünki, fıtratları Sânii bilir ve lisan-ı halleriyle ibadetini yaparlar. Şuur olsun olmasın...Evet kedinin ""mır! mır! ları ""Yâ Rahim! Yâ Rahim! Yâ Rahim!"" dir. M.N.)"

ESBAK : Ottoman Turkish

Geçenki, geçen, evvelki, önceki. Daha önce geçmiş olan. Evvel gelen

ESBAK : Ottoman Turkish

daha önceki

ESBAN : Ottoman Turkish

Kadınların başlarını örttükleri güzel ve ince bir örtü. * Kadınların, yüzlerini örtükleri peçe, tül

ESBAT : Ottoman Turkish

(Sıbt. C.) Torunlar. Çocuğunun çocukları. Oğlunun oğulları. * Beni İsrâil kabileleri

ESBEL : Ottoman Turkish

Bıyıkları uzun olan adam

ESBİL : Ottoman Turkish

f. At hırsızı, at çalan

ESBRAN : Ottoman Turkish

f. At süren, süvâri, at koşturan

ESBRİZ : Ottoman Turkish

(Esb-riz) f. At koşusu. * Savaş meydanı

ESBSÜVAR : Ottoman Turkish

(Esb-süvâr) f. Ata binmiş

ESBTAZ : Ottoman Turkish

f. At koşturucu, at koşturan. * At koşturacak meydan, saha. * Her şemsî ayın onsekizinci günü

ESBÂB : Ottoman Turkish

sebepler, vasıtalar, vesileler, araçlar

ESBÂBPEREST : Ottoman Turkish

sebepleri yaratıcı sanan

ESBÂT : Ottoman Turkish

torunlar