Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
FAHZ : Ottoman Turkish

Uyluk. Kalça. Bacağın kalçadan dize kadar olan kısmı. * Bir kimsenin en yakın aşiretinden olan cemaat

FAHÂMET : Ottoman Turkish

anlayışlılık

FAHÛR : Ottoman Turkish

çok övünen

FAHŞA : Ottoman Turkish

Büyük günahlar. Çirkinlikler. Zina gibi şehevâta tâbi olmakta ifrat ile alâkadar olan günahlardır ki, lisanımızda fuhşiyat tâbir olunur. Ve bunlar, insanların en çirkin hâlleridir

FAHŞÂ : Ottoman Turkish

üyük günahlar

FAİH : Ottoman Turkish

(C.: Fevâih) Meyve ve çiçek kokusu

FAİKİYYET : Ottoman Turkish

Üstünlük. Kıymetlilik

FAİTE : Ottoman Turkish

Geçen. Fevt olan. * Vaktinde kılınmamış olan namaz

FAİZ : Ottoman Turkish

"Ödünç verilen para için alınan ve şer'an haram olan kâr. Faizin iş hayatındaki mânası, ""sen çalış, ben yiyeyim""dir. Küçük tasarruf sahiplerinin paraları bankalarda toplanıp, büyük yekûnlere ulaşır. Banka bu parayı aldığından daha büyük faizle iş sahiplerine kredi olarak verir. İstihsâl edilen (üretilen) malların fiatına masraf olarak bu faiz eklenir. Böylece malların fiatı faiz yüzünden %50 civarında veya daha fazla artar. Bu malı satın alanlar, ödedikleri fiatla birlikte vaktiyle yatırımcının ödediği faizi kendileri ödemiş olurlar. Böylece tasarruf sahipleri bankadan aldıkları faizden çok daha fazlasını bu malı satın almakla geri ödemiş olurlar. Ayrıca fiatların yükselmesiyle dar gelirlilerin haklarına tecavüz etmiş olurlar. Çalışmadan para alıp vermekle zenginleşen bir zümrenin türemesine de sebep olurlar. İslâm, faizi haram kılmakla bu haksızlıkları önler. (Bak: Riba) * Taşan, dolan."

FAJ (FÂJE) : Ottoman Turkish

f. Esneme

FAK : Ottoman Turkish

Yaşlanmış, ihtiyar kimse

FAK' (FIK') : Ottoman Turkish

(C: Fıkıa) Bir cins beyaz yumuşak mantar

FAK'E : Ottoman Turkish

Uyumak

FAKAD : Ottoman Turkish

Beş parmak dedikleri otun tohumu

FAKAHAT : Ottoman Turkish

El ayası

FAKAHET : Ottoman Turkish

Şeriat bilgisinde âlimlik. Fıkıh bilgisinde mütehassıslık. Anlayışlı olmak. (Bak: Fıkıh)

FAKAHETLÛ : Ottoman Turkish

Evvelce müftüler hakkında kullanılmış olan resmî bir lâkab

FAKAKA : Ottoman Turkish

Ahmak adam

FAKAKI' : Ottoman Turkish

Su üstünde olan kabarcıklar

FAKAM : Ottoman Turkish

Bir kimsenin ağzını yumduğunda alt dişlerinin öne çıkıp, üst dişleriyle üstüste gelmesi. * Dolmak, imtilâ olmak

FAKARE : Ottoman Turkish

(C: Fikar) Omurga kemiği

FAKAT : Ottoman Turkish

"(""Fa"" ile ""kat"" dan müteşekkil) Hemen, yalnız, ancak, yeter, bes, gerçi, her ne kadar, lâkin, ammâ."

FAKAT : Ottoman Turkish

ama

FAKD : Ottoman Turkish

Bulunmamak, bir şeyi kaybetmek. Belirsiz olmak. * Talebetmek, istemek

FAKD : Ottoman Turkish

ulunmayış