Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
FAKRUZARÛRET : Ottoman Turkish

fakirlik ve yoksulluk

FAKRIHÂL : Ottoman Turkish

fakir hâllilik

FAKRIMUTLAK : Ottoman Turkish

tam ve sınırsız fakirlik

FAKS : Ottoman Turkish

Kırmak, kesr

FAKS (FEKUS) : Ottoman Turkish

Ölmek. * İfsat etmek

FAKTÖR : Ottoman Turkish

Fr. Bir neticeyi meydana getiren unsurlardan her birisi. Amil

FAKTÖR : Ottoman Turkish

ir sonucu oluşturan unsurlardan her birisi

FAKUS : Ottoman Turkish

Hıyar. * Kavun

FAKÎR : Ottoman Turkish

muhtaç, yoksul

FAKÎRÂNE : Ottoman Turkish

fakirce

FAKÎRÜLHÂL : Ottoman Turkish

fakir hâlde

FAKÎS : Ottoman Turkish

Çiftçilerin kullandığı âletlerden halka gibi bir demir

FAKÜLTE : Ottoman Turkish

(Fr. Faculty) Üniversitelerin, ihtisas mevzuu bakımından ayrılmış kollarından her biri. * Hassa, meleke, iktidar. Kabiliyet, kuvvet

FAKÜLTE : Ottoman Turkish

meleke, üniversitenin bölümlerinden her biri

FAKIA : Ottoman Turkish

Zahmet, meşakkat

FAKID : Ottoman Turkish

Oğlunu veya eşini kaybetmiş kadın

FAKIRA : Ottoman Turkish

Büyük musibet, zahmet, meşakkat. Dâhiye. Belleri kırıp parçalayan şiddet

FAL : Ottoman Turkish

Uğur. Baht. Tali'. (Bak: Tefe'ül)

FAL-İ HAYR : Ottoman Turkish

İyi alâmet ve işaret. Uğur

FALAK : Ottoman Turkish

Tomruk. * Falaka. * Sabah aydınlığı

FALAKA : Ottoman Turkish

İki ucunda bir ipin iki uçları bağlı, bir sırıktan ibaret olan ceza âleti

FALİC : Ottoman Turkish

Felce uğramış. * Vücudun bir kısmını veya her tarafını tutmaz hale koyan hastalık. * İsabeti çok olan ok

FALİH : Ottoman Turkish

İsteğine kavuşan. Kurtulan. Felâh bulan. * Toprak süren. Çiftçi

FALS : Ottoman Turkish

Halâs etmek, kurtarmak

FALT (FELÂT) : Ottoman Turkish

Ansızlık