Ottoman Turkish
FAZE : Ottoman Turkish
Küçük çadır
FAZFAZ : Ottoman Turkish
Geniş ve bol nesne
FAZFAZA (FAZFÂZA) : Ottoman Turkish
Elbisenin çok geniş ve bol olması
FAZH : Ottoman Turkish
(Faziha-Fazâha) Rüsvaylık, rezillik. * Yarmak
FAZİLET : Ottoman Turkish
"Değer. Meziyet, iyilik, ilim ve iman, irfan itibarı ile olan yüksek derece. Dinî ve ahlâkî vazifelere riayet derecesi. Fazl ve hüner cihetiyle olan yüksek derece. Bir şeyin başka şeylerden cemal ve kemal ve fayda cihetiyle üstünlüğü, müreccah olmasına sebep olan keyfiyet. (Zâta mahsus hasletin cem'i ""fazâil"" dir. Şecaat, in'am ve ihsan gibi, müteaddid meziyete dair faziletlerin cem'i ""fevâzıl""dır.)"
FAZİLETFÜRUŞ : Ottoman Turkish
f. Kendini faziletli göstermeğe çalışan. Fazilet satan
FAZİLETMEND : Ottoman Turkish
f. Faziletli, iyi huylu
FAZİLETMEÂB : Ottoman Turkish
f. Faziletin sığınağı olan kimse, yâni çok faziletli
FAZİLETPERVER : Ottoman Turkish
f. Fazilet sahibi, faziletsever
FAZİR : Ottoman Turkish
Kırmızı, büyük karınca. * Geniş, bol nesne
FAZİZ : Ottoman Turkish
Tatlı su
FAZL : Ottoman Turkish
"Âlimlere yakışır olgunluk. * İmân, cömertlik, ihsan, kerem, ilim, ma'rifet, üstünlük, hüner, tefâvüt, inayet. * Artmak. * Artık, (bunun zıddı naks'tır). Bir şeyden bakiye kalmak. (İman ile hikmet, adâlet, şecâat ve iffet sıfatlarına ""fezâil-i asliye"" tabir edilmiştir. Çünkü bu sıfatlar ile birçok faziletler doğar. Onun için bunlara, temel ve esas olan faziletler denilmiştir).(İ'lem Eyyühel
Aziz! Cenab-ı Hakk'ın günahkârları afvetmesi fazldır, tâzib etmesi adldır. Evet zehiri için adam, âdetullaha nazaran hastalığa, ölüme kesb-i istihkak eder. Sonra hasta olursa, adldir. Çünki cezasını çeker. Hasta olmadığı takdirde, Allah'ın fazlına mazhar olur. Mâsiyet ile azab arasında kavi bir münasebet vardır. Hattâ Ehl-i İ'tizal, mâsiyet hakkında, doğru yoldan udûl ile mâsiyeti, şerri Allah'a isnad etmedikleri gibi, mâsiyet üzerine tâzibin de vâcib olduğuna zehab etmişlerdir. Şerrin azabı istilzam ettiği, rahmet-i İlâhiyeye münâfi değildir. Çünki şer, nizam-ı âlemin kanununa muhaliftir. M.N.)"
FAZL : Ottoman Turkish
üstünlük, lütuf
FAZLA : Ottoman Turkish
Çok ziyâde, artık, artan. * İleri. *Gereksiz, lüzumsuz. * (C: Fazalât) Kazurat, pislik
FAZLÎ : Ottoman Turkish
iyilik olsun diye
FAZU' : Ottoman Turkish
Çocukları korkutmak için yapılan çok korkunç suret
FAZZ : Ottoman Turkish
Kırmak. Dağıtmak. * Fethetmek, açmak
FAZÂİL : Ottoman Turkish
faziletler, üstünlükler
FAZÎ' : Ottoman Turkish
Korkulu nesne
FAZÎH : Ottoman Turkish
Hurma koruğundan yapılan şarap
FAZÎH(A) : Ottoman Turkish
Çirkin, fena. * Utanmaz, rezil
FAZÎHA : Ottoman Turkish
(C: Fazayıh) Alçaklığı, edebsizliği gerektiren iş veya şey
FAZÎLET : Ottoman Turkish
üstün nitelik, meziyet
FAZÎLETFURUŞ : Ottoman Turkish
üstünlük taslayan
FAZÎLETKÂR : Ottoman Turkish
faziletli, üstün nitelikli
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani