Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
FEC'ET : Ottoman Turkish

Birdenbire

FECA : Ottoman Turkish

Kirişi çıkmış yay

FECAAT : Ottoman Turkish

(Fecâet) Merak edilecek hâl, kederlenecek kötü durum. Felâket

FECACE (FİCÂCE) : Ottoman Turkish

Çiğlik, hamlık

FECAYİ' : Ottoman Turkish

(Fecîa. C.) Belâlar, musibetler, felaketler

FECC : Ottoman Turkish

(C.: Ficâc) Açık yer. İki dağ arasındaki geniş yol. Tarik-i vâsi'

FECCAC : Ottoman Turkish

Döşek döşeten. * Erkek, zevc

FECERE : Ottoman Turkish

(Facir. C.) Günah işleyenler, günahkârlar, zinakârlar, fâcirler

FECERE : Ottoman Turkish

günah işleyenler

FECET : Ottoman Turkish

acıklı hâl

FECFAC (FECÂFİC) : Ottoman Turkish

Çok söyleyen

FECİR : Ottoman Turkish

(Bak: Fecr)

FECİR : Ottoman Turkish

havanın ağarma zamanı

FECM : Ottoman Turkish

Geniş. * Bevletmek, işemek

FECR : Ottoman Turkish

Tan yerinin ağarması. Şafak. Sabah vakti, güneş doğmadan evvel şarkta hâsıl olan kızıllık. * Bir şeyi genişçe ikiye ayırmak. * Günah işlemek. Fücur ve fısk işlemek. Yalan söylemek. * Tekzib eylemek. * İsyan ve muhalefet eylemek. * Haktan sapmak. Meyletmek. * Söğmek. * Bühtan eylemek. * Su akıp gitmek. * Karışmak. (L.R.)

FECR : Ottoman Turkish

fecir, tan

FECR SURESİ : Ottoman Turkish

Kur'an-ı Kerim'in
suresi

FECR-İ KÂZİB : Ottoman Turkish

(Bak: Fecr-i sâdık)

FECR-İ SÂDIK : Ottoman Turkish

Sabaha karşı şark ufkunda yayılmaya başlayan beyaz bir aydınlık. Bunun mukabili birinci fecirdir ki, bir aydınlıktan sonra tekrar aydınlık gider. Bu birinci aydınlığa fecr-i kâzib denir. Sabah namazının vakti, fecr-i sâdıkta başlar

FECR-İ ÂTÎ : Ottoman Turkish

Gelecekteki fecr. 1908 meşrutiyet inkılâbından sonra Servet-i Fünun mecmuası etrafından toplanan bir kısım gençlerin kurmak istedikleri ekolün (cemiyetin) adıdır

FECRİKÂZİB : Ottoman Turkish

yalancı fecir

FECRİSÂDIK : Ottoman Turkish

gerçek fecir

FECS : Ottoman Turkish

Büyüklenmek, ululanmak, kibirlenmek

FECVA : Ottoman Turkish

Kirişi çıkmış ve ayrılmış olan yay

FECVE : Ottoman Turkish

Avlu. * Genişlik