Ottoman Turkish
FELHA : Ottoman Turkish
(C: Eflâh-Felhâ) Alt dudakta yarık olması
FELHEM : Ottoman Turkish
Çulha mekiği
FELİHAZA : Ottoman Turkish
(Fe-li-zâlik) Bunun için, şunun için, imdi (mânasında.)
FELİLLÂHİLHAMD : Ottoman Turkish
Allaha hamdolsun
FELİZALİK : Ottoman Turkish
(Bak: Felihâzâ)
FELK : Ottoman Turkish
Yarmak, şakk
FELKAM : Ottoman Turkish
Geniş, vâsi'
FELKE : Ottoman Turkish
Ayın dolunay şekli
FELL : Ottoman Turkish
(C: Fülül
Eflâl) Gedik, rahne. * Yaralamak. * Cenkte askeri bozmak. Harbdeki askerin bozulması. * Kılınç yüzündeki açılan gedik. * Susuz kır yer. * Güruh, cemaat. * Muvakkat delilik
FELLAH : Ottoman Turkish
Ekinci, çiftçi, ziraatle uğraşan arab. * Zenci, siyah arab
FELLAZ : Ottoman Turkish
Bostancı
FELLUCE : Ottoman Turkish
(C: Felâlic) Ziraate müsait yer
FELLÂH : Ottoman Turkish
ekinci, tarımcı
FELS : Ottoman Turkish
(Füls) (C: Fülüs) Pul, Bakır para. * Balık pulu
FELS : Ottoman Turkish
akır para, pul
FELSEFE : Ottoman Turkish
"Yunanca (Philosophos)dan Arapçalaşmış. Feylesofların mesleği. * İlm-i hikmet. * Maddeyi, hayatı ve bunların çeşitli tezâhürlerini, sebeblerini, ilk unsurları ve gaye cihetinden inceleyen fikri çalışma ve bu çalışmaların neticelerini toplayan ilim. * Herkesin hususi fikri. Mantık. * Bir ilmin prensipleri. * Marifet ve hikmet sevgisi. * Meşhur bir feylesofa göre olan hususi prensipler, nazariyeler. * Tabiat, huy ve mizaç sakinliği; rahatlık. (Bak: Hikmet, Nokta-i nazar)(Hikmet-i felsefe ile hikmet-i Kur'aniyenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye verdiği terbiyeler: Amma hikmet-i felsefe ise hayat-ı içtimaiyede nokta-i istinadı, ""kuvvet"" kabul eder. Hedefi, ""menfaat"" bilir. Düstur-u hayatı, cidal tanır. Cemaatlerin râbıtasını ""Unsuriyet, menfi milliyeti"" tutar, Semerâtı ise, ""Hevesât-ı nefsaniyeyi tatmin ve hâcât-ı beşeriyeyi tezyid""dir. Halbuki: Kuvvetin şe'ni, ""Tecavüz"" dür. Menfaatın şe'ni, her arzuya kâfi gelmediğinden üstünde ""Boğuşmaktır."" Düstur-u cidâlin şe'ni, ""Çarpışmaktır."" Unsuriyetin şe'ni, başkasını yutmakla beslenmek olduğundan; ""Tecavüz""dür. İşte bu hikmettendir ki; beşerin saadeti selb olmuştur.Amma hikmet-i Kur'aniye ise, nokta-i istinadı, kuvvete bedel ""hakk""ı kabul eder. Gayede menfaate bedel, ""fazilet ve rızâ-yı İlâhî""yi kabul eder. Hayatta düstur-u cidal yerine, ""düstur-u teavün"" ü esas tutar. Cemaatlerin rabıtalarında: unsuriyet, milliyet yerine ""râbıta-i dinî ve sınıfî ve vatanî"" kabul eder. Gayâtı, hevesât-ı nefsaniyenin tecavüzâtına sed çekip, ruhu maaliyâta teşvik ve hissiyât-ı ulviyesini tatmin eder ve insanı kemâlât-ı insaniyeye sevkedip insan eder... Hakkın şe'ni, ""ittifak""tır. Faziletin şe'ni, ""tesanüt""tür. Düstur-u teavünün şe'ni, ""birbirinin imdadına yetişmek""tir. Dinin şe'ni, ""uhuvvet"" tir, ""incizab"" dır. Nefsi gemlemekle bağlamak, ruhu kemâlâta kamçılamakla serbest bırakmanın şe'ni, ""saadet-i dâreyn"" dir... S.)(Dinsiz felsefe, hakikatsız bir safsatadır ve kâinata bir tahkirdir. S.)"
FELSEFE : Ottoman Turkish
" akıl yoluyla ""niçin"" sorusuna cevap arayan ilim."
FELSEFE-İ BEYAN : Ottoman Turkish
Beyan İlmindeki kaidelerin vaz'ediliş sebeb ve gayelerinin açıklanması
FELSEFE-İ TARİHİYYE : Ottoman Turkish
Târih felsefesi
FELSEFİYYAT : Ottoman Turkish
Felsefe ile ilgili bilgi ve düşünceler, hikmet bilgileri
FELSEFÎ : Ottoman Turkish
Felsefeye mensub ve felsefe ile alâkalı
FELSEFÎ : Ottoman Turkish
felsefeyle ilgili
FELTE : Ottoman Turkish
Ansızlık. * Darlık. * Her ayın son gecesi
FELTUT : Ottoman Turkish
Küçüklüğünden dolayı iki tarafı gelip birleşmiyen elbise
FELY : Ottoman Turkish
Bit toplamak. * Şiirin ince mânâlarını çıkarmak. * Kesmek. * Kılıç ile vurmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani