Ottoman Turkish
FETHA (FETAHA) : Ottoman Turkish
(C.: Füteh-Fütuh-Fethât) Kaşı olmayan halka yüzük. * Büyük yüzük. * Tavşancıl kuşu
FETHÎ : Ottoman Turkish
Fetih ile alâkalı. Fethe âit. * Ferahlık verici
FETİH : Ottoman Turkish
(Bak: Feth)
FETİH : Ottoman Turkish
açma, ele geçirme
FETİH SURESİ : Ottoman Turkish
Kur'an-ı Kerim'in
suresi
FETİK : Ottoman Turkish
Dülger. * Sabah. * Parlayıcı nesne, parlak olan şey
FETİYLE : Ottoman Turkish
Yanmış fitil ucu. * Bükülmüş ince sicim. * İki parmak arasındaki kir
FETİŞİZM : Ottoman Turkish
Fr. Küçük putlara ve heykellere tapma âdeti. Putçuluk. Kadın resimlerine veya heykellere fazlaca sevgi beslemek hastalığı
FETİŞİZM : Ottoman Turkish
azı eşyaları putlaştırıp aşırı düşkünlük gösterme
FETK : Ottoman Turkish
Şak etme. Ayırma. Yarma. Yarılma. * Tıb: Dikilmiş bir şeyi söküp ayırmak. * Kasık yarığı, kasık zarının yarılması ile barsakların torba içine dolmasından ibaret sakatlık. Fıtık hastalığı. * Şafak sökmesi. Fecir ağarması. * Parçalanıp birbirine düşmüş cemaat
FETK : Ottoman Turkish
ayırma, yarma
FETKELÎN : Ottoman Turkish
Belâ. Zahmet
FETL : Ottoman Turkish
Bükmek. * Yüz döndürmek
FETN : Ottoman Turkish
Yakmak, ihrak etmek
FETRET : Ottoman Turkish
"Uyuşukluk, zayıflık. * Vahy ve semavî hükümlerin sükûn zamanı olduğu için, iki peygamber-i zişan devirleri arasındaki zaman. * Vukuu âdet halinde olan şeyin kesilme zamanı veya kesilmesi. * İki vakıa arasındaki geçen zaman. Terakki ve teâli devirleri arasındaki hareketsiz, sükûnetli geçen devir. * Tıb: İki ateşli hastalık arasındaki geçen zaman.(Suâl ediyorsunuz ki: Zaman-ı fetrette, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın ecdadı bir din ile mütedeyyin mi idiler?Elcevab: Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm'ın, bilâhare gaflet ve mânevi zulümat perdeleri altında kalan ve hususi bâzı insanlarda cereyan eden bakıye-i dini ile mütedeyyin olduğuna rivâyât vardır. Elbette Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm'dan gelen ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı netice veren bir silsile-i nuraniyeyi teşkil eden efrad, elbette, din-i hak nurundan lâkayd kalmamışlar ve zulümat-ı küfre mağlub olmamışlar. Bil'ittifak, teferruattaki hâtiatlarından muâhezeleri yoktur. İmam-ı Şâfiî ve İmam-ı Eş'arîce, küfre de girse, usul-i imanîde bulunmazsa, yine ehl-i necattır. Çünki teklif-i İlahî irsal ile olur ve irsal dahi, ıttıla' ile teklif takarrur eder. Mâdem gaflet ve mürur-u zaman, enbiya-i sâlifenin dinlerini setretmiş; o ehl-i fetret zamanına hüccet olamaz. İtaat etse sevab görür, etmezse azab görmez. Çünki mahfî kaldığı için hüccet olamaz. M.)"
FETRET : Ottoman Turkish
iki peygamber arasındaki bulanık zaman
FETT : Ottoman Turkish
Kırmak, kesr
FETTAH : Ottoman Turkish
(Fetih. den) En iyi, en çok fetheden. Darlıktan kurtaran. Her şeyi en iyi cihetten açan. Her şeyi açan. Zabteden Allah (C.C.)
FETTAHİYYET : Ottoman Turkish
Fethedicilik. Her şeye lâyık bir şekil açmak ve suret vermek sıfatı. (Yâni, Fettah isminin tecellisi ile basit bir maddeden ayrı ayrı çeşit çeşit, hadsiz muntazam suretlerin, beraber, her tarafta bir ânda, bir fiil ile açılmasıdır. Ş.)
FETTAK : Ottoman Turkish
(Fetk. den) Kanlı katil, çok sayıda insan öldürmüş kimse
FETTAN : Ottoman Turkish
Fitneci. Kurnaz. Fitne çıkaran. Karıştıran. * Hırsız. * Şeytan. * Altın eriten kuyumcu
FETTANE : Ottoman Turkish
Mehenk taşı. Altun ve gümüşü muâyeneye yarıyan taş
FETTE : Ottoman Turkish
Açmak. * Yardım. * Hüküm
FETTÂH : Ottoman Turkish
her şeyi görülmedik biçimlerde açan Allah
FETTÂHİYET : Ottoman Turkish
herşeyi uygun şekilde açma fiili
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani