Ottoman Turkish
FİLZE : Ottoman Turkish
(C: Fülüz-Eflâz) Parça, kıt'a
FİND : Ottoman Turkish
Dağ burnu
FİNHAN : Ottoman Turkish
Leğen dedikleri kap
FİNTÎSE : Ottoman Turkish
Kurt ve kuş ağzı
FİNÂ : Ottoman Turkish
Evin önü. Civar
FİNÂ-İ BELDE : Ottoman Turkish
Beldenin civarı
FİR'AVN : Ottoman Turkish
Mısır'da, hususan Hazret-i Musa (A.S.) zamanında Allah'a isyan edip ilâhlık dâvasında bulunan, Musa Peygamber'e inanmayan hükümdar. * İlâhlık iddia eden dinsiz, azgın ve şaşkın insan. (Bak: Enaniyet, Mumya)
FİR'AVNİYYET : Ottoman Turkish
Firavun gibi oluş, isyankârlık ile Allah'ı tanımayış. İnat ile Allah'a isyan edip halkı sapık yollara, dalâlete ve dinsizliğe sevke çalışmak
FİR'AVNÎ : Ottoman Turkish
f. Firavunluk. Firavun ile ilgili
FİRAD : Ottoman Turkish
(Ferd. C.) Fertler, kişiler
FİRAK : Ottoman Turkish
Ayrılık. Ayrılmak. Hicran
FİRAR : Ottoman Turkish
Kaçmak. Kaçış
FİRARÎ : Ottoman Turkish
Kaçkın, kaçak
FİRAS : Ottoman Turkish
Çok fazla kırmızı nesne
FİRASET : Ottoman Turkish
Zihin uyanıklığı. Bir şeyi çabukça anlayış kabiliyeti. Bir kimsenin ahlâk ve istidadını yüzünden anlamak. Firasetin bir nev'i, sebebini anlamadan ve ilham eseri olarak vücuda gelen seziştir. Diğer nev'i ise kesbîdir. Muhtelif huy ve tabiatları bilmek neticesinde hâsıl olur. (L.R.) * Yiğitlik. * Binicilik
FİRAVAN : Ottoman Turkish
f. Bol, çok, ziyade, aşırı, fazla
FİRAZ : Ottoman Turkish
Geniş, vâsi. * Irmak ağzı. * Sokak ağzı. * Elbise
FİRAZÎ : Ottoman Turkish
f. Yukarılık, yükseklik
FİRAŞ : Ottoman Turkish
Döşek. Yatak. Yere serilen şey. Minder. şilte
FİRAŞ-I İSTİRAHAT : Ottoman Turkish
Rahat döşeği
FİRAŞ-I KAVÎ : Ottoman Turkish
Fık: Evli kadının firaşı mânâsına gelir bir tabirdir. (Bununla bilâdavet neseb sabit olup, nefy ile neseb nefy olunmayıp, lâkin laan ile nefy olunur.) (O.T.D.S.)
FİRAŞ-I MÜTEVASSIT : Ottoman Turkish
Fık: Ümmü veledin firaşı mânâsına gelen bir tabirdir. Firaş-ı mütevassıtta bilâ davet neseb sahih olmaz
FİRAŞ-I SAHİH : Ottoman Turkish
Fık: Nikâh ve mülk-i yemine müstenid bulunan istifraş. Mülk-i yemin, bir kimsenin temellükünde bulunan cariye demektir. Binaenaleyh bu iki şarta dayanan istifraştan, meydana gelecek çocuk, varis addolunur. Ancak, cariyeyi istifraşta husule gelen çocuğun kendisinden olduğunu müstefrişin söylemesi lâzım gelirdi. (O.T.D.S.)
FİRAŞ-I ZAİF : Ottoman Turkish
Fık: Cariyenin firaşı. (Bununla neseb sâbit olur) (O.T.D.S.)
FİRAŞİYET : Ottoman Turkish
Karılık. * Fık: Birisinin karısı oluş. Zevciyet
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani