Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
FİRÂVUNÂNE : Ottoman Turkish

Firavun gibi

FİRÂŞ : Ottoman Turkish

döşek, yaygı

FİRŞAT(A) : Ottoman Turkish

Genişlik, vüs'at. * İki ayağının arasını ayırıp genişletmek

FİSAL : Ottoman Turkish

(Fasıl. C.) Ayrılmış olanlar. * Yavrunun sütten kesilmesi. * Kısa duvar. * İnsanların lehinde veya aleyhinde söz söyleyerek para toplıyan. * Ana sütünden kesilmiş hayvan yavrusu (Füslan, fislan şeklinde de olur.)

FİSFİSE : Ottoman Turkish

Yonca otu

FİSK : Ottoman Turkish

(Bak: Fısk)

FİSKİL : Ottoman Turkish

Yarış atlarından cemeleden sonra geleni

FİSL : Ottoman Turkish

Ahmak

FİSSÎK : Ottoman Turkish

Fıskı dâim olan

FİSTAN : Ottoman Turkish

Kadınların bellerinden aşağı giydikleri geniş ve uzun elbise. Ayrıca Arnavutlarla Rumların, dizlerine kadar giydikleri kırmalı elbiseye de bu ad verilir. * Direklerin güverte ıskaçalarını sudan muhafaza için üzerine kalın bırandadan çevrilen kılıf. (O.T.D.S.)

FİSTAN : Ottoman Turkish

hanım elbisesi

FİSÂL : Ottoman Turkish

ayrılmışlar

FİTAM : Ottoman Turkish

Çocuğu sütten kesmek

FİTAN : Ottoman Turkish

Eyer örtüsü

FİTEN : Ottoman Turkish

(Fitne. C.) Fitneler

FİTEN : Ottoman Turkish

fitneler

FİTİL : Ottoman Turkish

"Eskiden ağırlık ölçüsü olarak kullanılan dirhemin kesirlerinden biri. Dirhemin dörtte birine: denk; dengin dörtte birine: Kırat; Kıratın dörtte birine: Fitil denilir. * Eski Fitilli tüfeklerin namlusundaki baruta ateş vermek için kullanılan kükürtlü ip veya kaytan parçası. * Topa veya lâğıma ateş vermek için baruta ıslak batırılıp güneşte kurutulmuş bükme. (O.T.D.S.)"

FİTNE : Ottoman Turkish

"İnsanın akıl ve kalbini doğrudan doğruya, hak ve hakikatten saptıracak şey. * Muhârebe. * Azdırma. * Karışıklık. Ara bozmak. Dedikodu. * Küfr. Fikir ihtilâfı. * Şikak. Kavga. * Delilik. * Mihnet ve beliye. * Mal ve evlâd. * Potada altın ve gümüşü eritmek. * İmtihan ve tecrübe etmek.(Mübarek İslâmiyet ve nurani Asr-ı Saadetin başına gelen o dehşetli kanlı fitnenin hikmeti ve vech-i rahmeti nedir? Çünki onlar, kahra lâyık değil idiler?Elcevab: Nasılki baharda dehşetli yağmurlu bir fırtına, her tâife-i nebatatın, tohumların, ağaçların istidatlarını tahrik eder, inkişaf ettirir; herbiri kendine mahsus çiçek açar; fıtri birer vazife başına geçer... Öyle de: Sahabe ve Tâbiînin başına gelen fitne dahi, çekirdekler hükmündeki muhtelif ayrı ayrı istidatları tahrik edip kamçıladı; ""İslâmiyet tehlikededir, yangın var!"" diye her tâifeyi korkuttu. İslâmiyetin hıfzına koşturdu. Her biri, kendi istidadına göre, câmia-ı İslâmiyetin kesretli ve muhtelif vazifelerinden bir vazifeyi omuzuna aldı, kemâl-i ciddiyetle çalıştı. Bir kısmı hadislerin muhafazasına, bir kısmı, Şeriatın muhafazasına, bir kısmı hakaik-ı imâniyenin muhafazasına, bir kısmı Kur'anın muhafazasına çalıştı ve hâkeza... herbir tâife bir hizmete girdi. Vezaif-i İslâmiyette hummalı bir surette sa'yettiler. Muhtelif renklerde çok çiçekler açıldı. Pek geniş olan Âlem-i İslâmiyetin aktârına, o fırtına ile tohumlar atıldı; yarı yeri gülistana çevirdi. Fakat, maatteessüf o güller ve gülistan içinde ehl-i bid'a fırkalarının dikenleri dahi çıktı.Güya dest-i kudret, celâl ile o asrı çalkaladı, şiddetle tahrik edip çevirdi, ehl-i himmeti gayrete getirip elektriklendirdi. O hareketten gelen bir kuvve-i anil-merkeziye ile pek çok münevver müçtehidleri ve nurani muhaddisleri, kudsi hâfızları, asfiyâları, aktabları âlem-i İslâmın aktarına uçurdu, hicret ettirdi. Şarktan garba kadar ehl-i İslâmı heyecana getirip, Kur'an'ın hazinelerinden istifade için gözlerini açtırdı... M.)"

FİTNE : Ottoman Turkish

kargaşa, karışıklık

FİTNE-CİHAN : Ottoman Turkish

f. Fitne koparan, fesat karıştıran, bozgunculuk yapan

FİTNE-CU : Ottoman Turkish

f. Fesat arayan

FİTNE-ENGİZ : Ottoman Turkish

f. Fitne çıkaran

FİTNE-İ ÂHİRZAMAN : Ottoman Turkish

"Âhirzamandaki fitne. Deccal fitnesi.(Rivayette var ki: ""Fitne-i âhirzaman o kadar dehşetlidir ki, kimse nefsine hâkim olmaz. "" Bunun için binüçyüz sene zarfında emr-i Peygamberîyle bütün ümmet o fitneden istiaze etmiş, azâb-ı kabirden sonra $ vird-i ümmet olmuş. Allahu a'lem bissavab, bunun bir te'vili şudur ki: O fitneler nefisleri kendilerine çeker, meftun eder. İnsanlar ihtiyarlarıyla, belki zevkle irtikâb ederler. Meselâ: Rusya'da hamamlarda, kadın erkek beraber çıplak girerler ve kadın kendi güzelliklerini göstermeğe fıtraten çok meyyal olmasından seve seve o fitneye atılır, baştan çıkar ve fıtraten cemalperest erkekler dahi, nefsine mağlup olup o ateşe sarhoşane bir sürur ile düşer, yanar. İşte dans ve tiyatro gibi o zamanın lehviyatları ve kebâirleri ve bid'aları, birer câzibedarlık ile pervane gibi nefisperestleri etrafına toplar, sersem eder. Yoksa cebr-i mutlak ile olsa ihtiyar kalmaz, günah dahi olmaz. ş.)"

FİTNE-KÂR : Ottoman Turkish

f. Ortalığı bozmağa çalışan. Fitneci. Fesâd verici. Fitne çıkarmak isteyen

FİTNE-ÂMİZ : Ottoman Turkish

f. Fitne çıkaran, fesat karıştıran