Ottoman Turkish
FÂCİA-NÜVİS : Ottoman Turkish
f. Acıklı ve hazin tiyatro romanı yazan kimse
FÂCİR : Ottoman Turkish
günah işleyen
FÂCİRE : Ottoman Turkish
günahkâr kadın
FÂDIL : Ottoman Turkish
üstün nitelikli
FÂHİM : Ottoman Turkish
anlayışlı
FÂHİR : Ottoman Turkish
övünen, iftihar eden
FÂHİŞ : Ottoman Turkish
ahlâksız, aşırı
FÂHİŞE : Ottoman Turkish
üyük günahlar işleyen iffetsiz kadın
FÂHİŞEHÂNE : Ottoman Turkish
genelev
FÂİDE : Ottoman Turkish
(C.: Fevaid) Kazanç, kâr, nef', menfaat. İstifadeye sebeb. Yararlılık, işe yarama
FÂİDE : Ottoman Turkish
fayda, yarar
FÂİDE-MEND : Ottoman Turkish
f. Kârlı, faydalanan, menfaat elde eden
FÂİK : Ottoman Turkish
Üstün, üstünde. Diğerinden daha değerli ve üstün. Her şeyin güzide ve a'lâsı. Âli. * Başın boyun ile bitiştiği yer
FÂİK : Ottoman Turkish
üstün
FÂİK-ÜL AKRÂN : Ottoman Turkish
Akranlarından daha üstün
FÂİKİYET : Ottoman Turkish
üstünlük
FÂİL : Ottoman Turkish
İşi yapan. Fiili işleyen. * Gr: Masdarın mânasını meydana getirene denir
FÂİL : Ottoman Turkish
iş yapan, özne
FÂİL-İ HAKİKÎ : Ottoman Turkish
Bir işte hakiki te'sir sahibi. Onu hakkı ile yapan (Allah C.C.)
FÂİL-İ HAYR : Ottoman Turkish
Hayır işleyen, hayır sahibi
FÂİL-İ MUHTAR : Ottoman Turkish
Re'yinde müstakil olan. İstediğini yapmakta serbest olan (Cenab-ı Hak)
FÂİL-İ MÜBAŞİR : Ottoman Turkish
Huk: Bir şeyi bizzat yapan kimse
FÂİL-İ MÜŞTEREK : Ottoman Turkish
Huk: İşlenmiş olan bir suçta parmağı olan. Suç ortağı
FÂİLİYYET : Ottoman Turkish
İşleyicilik. Müessir olmak. Fâile mensub ve müteallik oluş
FÂİZ : Ottoman Turkish
paranın haram olan kârı
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani