Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
FÂKA(T) : Ottoman Turkish

Zaruret, ihtiyaç. Yoksulluk, fakirlik

FÂKA-İ ŞEDİDE : Ottoman Turkish

şiddetli ihtiyaç

FÂKAT : Ottoman Turkish

yokluk, bulunmama

FÂKİH : Ottoman Turkish

islâm hukukunu bilen

FÂKİHE : Ottoman Turkish

yaş meyve, yemiş

FÂL : Ottoman Turkish

fal, belirti, uğur

FÂLİHAYR : Ottoman Turkish

iyilik belirtisi

FÂLIK : Ottoman Turkish

üyümesi için tohumu çatlatan Allah

FÂLIK-ÜL HABBİ VENNEVÂ : Ottoman Turkish

Tohum ve çekirdekleri açarak büyüten (Allah C.C.)

FÂM : Ottoman Turkish

f. Renk, levn

FÂNİYÂT : Ottoman Turkish

faniler, gelip geçiciler

FÂNÎ : Ottoman Turkish

geçici, ölümlü

FÂR : Ottoman Turkish

Fâre, sıçan

FÂRİKA : Ottoman Turkish

ayırıcı özellik

FÂRİS : Ottoman Turkish

iranlı

FÂRİSÎ : Ottoman Turkish

iran dili, iranla ilgili

FÂRİĞ : Ottoman Turkish

devreden, geçiren, çekilen

FÂRÂN : Ottoman Turkish

Mekke dağlarının incildeki adı

FÂRÛK : Ottoman Turkish

" ""hak ile batılı ayıran"" mânâsında Hazreti Ömerin lâkabı."

FÂRIK : Ottoman Turkish

(Fârıka) Tefrik eden, farkeden, ayıran. Ayrılmasına, farkolunmasına sebeb olan alâmet

FÂRIKAT : Ottoman Turkish

Farkedenler, ayıranlar, farkediciler

FÂSİC : Ottoman Turkish

Kısır, semiz davar

FÂSİD : Ottoman Turkish

ozuk, yanlış

FÂSİD DAİRE : Ottoman Turkish

Man: A yı B ile, B yi A ile ispat etmek. Bir düşünceyi isbat etmek için isbat edilmemiş başka bir düşünceyi delil olarak kullanmak ve bunu da isbat için isbatı istenen ilk düşünceyi doğru sayıp buna delil diye kullanmak. Yani isbat edilen ile isbat edeni birbirine delil saymak olup isabetsizdir

FÂSİD(E) : Ottoman Turkish

Bozguncu. * Doğru olmayan. Bozuk. Müfsid. * Yanlış olan. * Fık: Aslen sahih olup, vasfen sahih olmayan. Yani, kendi nefsinde meşru' iken gayr-i meşru' bir şeye yakınlığı sebebiyle meşru'iyyetten çıkan şeydir. İbadet hususunda fâsid ile bâtıl aynı şeydir. Meçhul bir şeyi satmak gibi. (Bak: Bâtıl)