Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
ALKAME : Ottoman Turkish

Acılık, acı tat. Acı hıyar

ALKOL : Ottoman Turkish

Fr. Mayalanmış içkilerin damıtılmasıyla elde edilen sıvı madde. Sarhoş edici etkisi vardır. Alkollü içkiler hem beden sağlığına, hem de ruh sağlığına zararlıdır. Dinimizde her türlü alkollü içkinin azı da çoğu da haramdır

ALKIŞ : Ottoman Turkish

Tar: Padişahlarla vezirlerin kadirlerini yükseltmek maksadıyla yapılan merasim hakkında kullanılan bir tabir

ALLAF : Ottoman Turkish

Yulaf satan kimse

ALLAH : Ottoman Turkish

"İnsanı, dünyayı, kâinatı, görülen veya görülemiyen bütün varlıkların yaratıcısı. Allah ezelidir; yani varlığının başlangıcı yoktur, çünki yaratılmamıştır ve varlığı devamlıdır, sonsuzdur. Hiç bir şey yokken o yine vardı. Allah'ın ilmi, kudreti ve iradesi ve diğer sıfatları da sonsuzdur. O herşeyi ve hepimizi her an bilir ve görür. Allah'ı doğru olarak bilmek için ondört sıfatını doğru ve tam anlamıyla bilmek lâzımdır. Allah ismi bu sıfatları da kapsar. Allah'ın müslümanlarca zikredilen 99 ismi vardır. Bu isimler, O'nu doğru olarak bilmemiz, Allah'ı daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Allah'a Tanrı demek çok yanlıştır. Allah isminin mânasını ifade eden başka bir kelime hiç bir dilde yoktur. Tanrı sözü müslümanlıktan önceki Türklerin şamanizm denilen batıl dinlerinde güneş ilâhı manasına gelen Tengri sözünün bugünkü dilde aldığı şeklidir.(Bütün Esmâ-i Hüsna'nın ifâde ettiği mânalar ile bütün sıfât-ı kemâliyeye Lâfza-i Celâl olan ""Allah"", bil'iltizam delâlet eder. Sair ism-i haslar yalnız müsemmalarına delâlet eder. Sıfatlara delâletleri yoktur. Çünki: Sıfatlar, müsemmalarına cüz olmadığı gibi aralarında lüzum-u beyyin de yoktur. Bu itibarla ne tazammunen ve ne iltizâmen sıfatlara delâletleri yoktur. Amma Lâfza-i Celâl bil-mutâbakat Zât-ı Akdese delâlet eder. Zât-ı Akdes ile sıfât-ı kemaliyye arasında lüzum-u beyyin olduğundan, sıfatlara da bil-iltizam delâlet der. Ve kezâ Uluhiyet ünvanı Sıfât-ı kemâliyyeyi istilzam etmesi ism-i has olan ""Allah""ın da o sıfâtı istilzam ettiğini istilzam ediyor. Ve kezâ, ""Allah"" kelimesi de, nefiyden sonra sıfatlar ile beraber düşünülür. Binâenaleyh, ""Lâ İlâhe İllallah"" kelâmı, Esmâ-i Hüsnânın adedince kelâmları tazammun ediyor. Bu itibarla, şu Kelime-i Tevhid kelâmı delâlet ettiği sıfatlar itibariyle bir kelâm iken bin kelâm oluyor. M.N.)"

ALLAHÜ A'LEM Bİ-S-SAVAB : Ottoman Turkish

Allah daha iyi bilir. Allah doğrusunu en iyi bilir

ALLAHÜALEM : Ottoman Turkish

Allah bilir

ALLAHÜMME : Ottoman Turkish

Allahım!

ALLAK : Ottoman Turkish

Sakızcı

ALLET : Ottoman Turkish

Kişinin, avreti üstüne aldığı ikinci avret. * Üvey ana

ALLÂM : Ottoman Turkish

herşeyi en iyi bilen, Allah

ALLÂM-ÜL GUYUB : Ottoman Turkish

Esma-i Hüsnadandır. Bütün gaybları, geçmişi, geleceği, hazırda olmayanı, dünyadakileri, âhirettekileri ve her şeyi bilen Cenab-ı Hak

ALLÂME : Ottoman Turkish

Çok büyük alim. Meşhur olmuş büyük mütefekkir. Her ilimde ihtisas sahibi

ALLÂME : Ottoman Turkish

pek büyük âlim

ALLÂME-İ KÜLL : Ottoman Turkish

Bir şeyin ilmine vâkıf olan. Bir hususda ihtisas sahibi olan

ALLÂMÜLGUYÛB : Ottoman Turkish

dış duyular yoluyla bilinemeyenleri en iyi bilen Allah

ALLÜSİNASYON : Ottoman Turkish

Fr. (Bak: Hallüsinasyon)

ALMAN : Ottoman Turkish

Almanyalı, Cermen

ALMANAK : Ottoman Turkish

"Fr. Kitab biçiminde bir çeşit takvimdir. Senenin bölümlerinden başka bayram, yıldönümü gibi muayyen günleri gösterir; ayrıca astronomi, meteoroloji, istatistik bilgiler de verir."

ALOTROPİ : Ottoman Turkish

Kimya bakımından bir değişiklik olmadığı halde bir cismin ayrı hususiyetler göstermesi hali. Meselâ
Kırmızı ve beyaz fosfor arasında, birleşim farkı yoktur. Buna rağmen renklerinin ayrı oluşu bir alotropi halidir

ALPAKA : Ottoman Turkish

Güney Amerika'da yaşayan ve büyüklüğü keçi ile deve arasında olan bir hayvan. * Bu hayvanın kılından mamul bir cins ince yünlü kumaş

ALS : Ottoman Turkish

Karıştırmak

ALTAYS : Ottoman Turkish

Düz, berrak, kaypak nesne

ALTBİLİNÇ : Ottoman Turkish

(Bak: Şuuraltı)

ALTIN KOZAK : Ottoman Turkish

Padişahlar tarafından yabancı hükümdarlara gönderilen nâme-i hümayunun konulduğu muhafaza