Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
GAVR-I AMÎK : Ottoman Turkish

Derin dip

GAVR-I İN'İDAM : Ottoman Turkish

Yokluk çukurunun dibi

GAVR-I MES'ELE : Ottoman Turkish

Mes'elenin esası, mevzuun künhü

GAVS : Ottoman Turkish

Çağırma. Nida. Medet istemek. * Yardım edici. Medet verici. * Kurtuluş. (Bak: Aktâb)

GAVS : Ottoman Turkish

üyük evliya

GAVS-ÜL A'ZAM : Ottoman Turkish

"Abdülkadir-i Geylanî (K.S.) Hazretlerinin nâmı. En büyük Gavs. Evliyâullahın büyüğü. Gavs-i Ekber de denir. (Bak: Geylanî)(Bir zaman Hazret-i Gavs-ı Azam Şeyh Geylâni'nin (K.S.) terbiyesinde, nazdar ve ihtiyâre bir hanımın bir tek evlâdı bulunuyormuş. O muhterem ihtiyare gitmiş oğlunun hücresine, bakıyor ki, oğlu bir parça kuru ve siyah ekmek yiyor. O riyazattan za'fiyetiyle vâlidesinin şefkatini celbetmiş... Ona acımış. Sonra Hazret-i Gavs'ın yanına şekva için gitmiş. Bakmış ki, Hazret-i Gavs kızartılmış bir tavuk yiyor. Nazdarlığından demiş: ""Ya Üstad! Benim oğlum açlıktan ölüyor. Sen tavuk yersin!"" Hazret-i Gavs tavuğa demiş: ""Kum Biiznillâh"" O pişmiş tavuğun kemikleri toplanıp, tavuk olarak yemek kabından dışarı atıldığını mutemed ve mevsuk çok zatlardan Hazret-i Gavs gibi kerâmât-ı hârikaya mazhariyeti dünyaca meşhur bir zatın bir kerâmeti olarak mânevi tevatürle nakledilmiş. Hazret-i Gavs demiş: ""Ne vakit senin oğlun da bu dereceye gelirse, o zaman, o da tavuk yesin."" İşte Hazret-i Gavs'ın bu emrinin mânâsı şudur ki: Ne vakit senin oğlun da, ruhu cesedine, kalbi nefsine, aklı midesine hâkim olsa ve lezzeti şükür için istese, o vakit leziz şeyleri yiyebilir... L.)"

GAVSİYET : Ottoman Turkish

üyük evliyalık

GAVSİYYET : Ottoman Turkish

Evliyaullahın başı olmak. Velâyet mertebelerinden yüksek bir makam sahibi olmak. (Bak: Aktab)

GAVT : Ottoman Turkish

Derin çukur. * Bir şeyin içine girme, batma, garkolma

GAVTA : Ottoman Turkish

Ağaçlık, sulak yer. * Toprakta çukurluk

GAVTA-BAZ : Ottoman Turkish

f. Dalgıç

GAVTA-BAZÎ : Ottoman Turkish

f. Dalgıçlık

GAVTA-GÂH : Ottoman Turkish

f. Dalma yeri

GAVTA-HAR : Ottoman Turkish

f. Dalan, batan

GAVUN : Ottoman Turkish

(Gavi. C.) Azgınlar, azmışlar, doğru yoldan çıkıp dalâlete düşmüş olanlar

GAVVAS : Ottoman Turkish

Çok gayretli. Çalışkan. * Suya dalan. * İnci arayan dalgıç

GAVVAS : Ottoman Turkish

dalgıç

GAVÂMIZ : Ottoman Turkish

anlaşılması zor bilmeceler

GAVÎ : Ottoman Turkish

(A, uzun okunur) Çok azgın. Çok sapkın. Yoldan şaşıp azıtan zâlim

GAVÎ : Ottoman Turkish

çok azgın

GAYAHİB : Ottoman Turkish

(Gayheb. C.) Gece karanlıkları

GAYAT : Ottoman Turkish

Çalgı

GAYB : Ottoman Turkish

Gizli olan. Görünmeyen. Belirsiz. * Güman. Hislerle veya akıl ile bilinmeyen şey. (Bak: Ahbar-ı gayb)(Demek Cenab-ı Hakk'ın gayet büyük ve mükemmel bir rahmeti, re'feti ve şefkati, gaybı bildirmemektedir. Bilhassa masum hayvanlar hakkında daha tamdır. Demek sefihane lezzette sen hayvanlara yetişemezsin. Binler derece aşağı düşersin! Çünki, hayvana nisbeten gaybi olan şeyleri senin aklın görüyor. Elemini alıyor. Setr-i gaybda bulunan istirahat-ı tammeden bilkülliye mahrumsun. S.)

GAYB : Ottoman Turkish

gizli, görünmeyen, belirsiz

GAYB-AŞİNA : Ottoman Turkish

f. Gaybı bilen. Gaybdan haberi olan. Gelecekten veya âhiretten haberi olan