Ottoman Turkish
GURER : Ottoman Turkish
Her ayın ilk üç gecesi
GURFE : Ottoman Turkish
Yüksek, âli bina. * Yüksek derece. * Cennet köşkleri
GURFE-İ ÂLİYE : Ottoman Turkish
Yüksek çardak. Yüksek köşk. * Balkon, cumba
GURGURE : Ottoman Turkish
Atın alnında olan beyazlık. * Ulu, şerif kimse
GURİSTAN : Ottoman Turkish
f. Mezarlık, türbe. Kabristan
GURL : Ottoman Turkish
Sünnet olmamış kimse
GURLE : Ottoman Turkish
Sünnet olunacak deri
GURM : Ottoman Turkish
Bir kimse üzerine eda edilmesi, yerine getirilmesi lâzımgelen şey. Borç ve diyet gibi. (Garâmet de olur)
GURMUL : Ottoman Turkish
(C: Garâmil) Erkek eşek. * At zekeri
GURR : Ottoman Turkish
Beyaz leke
GURRAN : Ottoman Turkish
f. Haykıran, gürleyen, homurdayan
GURRE : Ottoman Turkish
"Parlaklık. Her şeyin başlangıcı. Bu cihetle, kameri ayların ilk günlerine gurre-i şehr denilmiştir. Köleye, cariyeye ve malların en güzidelerine, gurret-ül emval denir. Güzel parlak yüze, vech-i agarr; açık ve nurani alına, cebhe-i garra denir ki, aynı asıldan müştaktırlar. * Fık: İskat edilen (düşürülen) bir ceninden dolayı verilmesi icab eden malî bir tazminattır. Hanefîlerce 500, Şafiîlerce 600 dirhem gümüştür."
GURRE : Ottoman Turkish
ışıldama
GURRE-İ GARRA : Ottoman Turkish
Bir günlük hilâl
GURRE-İ MUHARREM : Ottoman Turkish
Arabi aylardan olan Muharrem ayının birinci günü ve gecesi
GURRENDE : Ottoman Turkish
f. Hiddetle bağıran, şiddetle gürliyen
GURUB : Ottoman Turkish
Batma, batış. Batıda görünmez olma. Gözden kaybolmak. * Uzaklaşmak. Irak olmak
GURUB-U ŞEMS : Ottoman Turkish
Güneşin batması
GURUR : Ottoman Turkish
Kibir. Boş yere güvenmek. * Kıymetsiz şeylere güvenip mağrur olmak.(Evet, gurur ile insan maddi ve mânevi kemalât ve mehâsinden mahrum kalır. Eğer gurur saikasıyla başkaların kemalâtına tenezzül etmeyip, kendi kemâlâtını kâfi ve yüksek görürse, o insan nâkıstır. Böyle insanlar, malumat ve keşfiyatlarını daha yüksek görmekle, eslâf-ı izamın irşâdat ve keşfiyatlarından mahrum kalırlar. Ve evhama mâruz kalarak bütün bütün çizgiden çıkarlar. Halbuki eslâf-ı izâmın kırk günde yaptıkları bir keşfiyatı, bunlar kırk senede bulamazlar. M.N.)
GURVE : Ottoman Turkish
Burnun ucundaki kıkırdaktan yapılmış yumuşak kısım
GURZ (GURZA) : Ottoman Turkish
(C: Guruz-Ağraz-Guraz) Su taksim olunan yer. * Eyer kolanı
GURZE : Ottoman Turkish
(C.: Guruz) Pamuklu elbisede kullanılan kaba dikiş
GURZUF : Ottoman Turkish
Kıkırdak. * Yumuşak olan kemik
GURÛB : Ottoman Turkish
atma
GURÛR : Ottoman Turkish
kendini beğenme duygusu, böbürlenme
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani