Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
GUŞ-ASB : Ottoman Turkish

f. Rüya. * İhtilam. Uyurken cenabet olmak

GUŞ-DAR : Ottoman Turkish

"f. ""Kulak tutan."" Sözü tam mânasıyla dinleyen, kulak veren."

GUŞ-HURDE : Ottoman Turkish

f. Kulağı bükülmüş, terbiye edilmiş

GUŞ-İ CAN : Ottoman Turkish

Can kulağı

GUŞ-İ HUŞ : Ottoman Turkish

Akıl kulağı. Can kulağı

GUŞ-İ KABUL-İ CAN : Ottoman Turkish

Candan kabul ile dinlemek

GUŞ-VAR : Ottoman Turkish

f. Küpe, kadınların kulaklarına taktıkları mücevher

GUŞ-ZED : Ottoman Turkish

f. Kulağa çarpan, işitilen

GUŞAB : Ottoman Turkish

f. Pekmez

GUŞANE : Ottoman Turkish

Düşürülmüş hurma. * Hurma ağacı altına düşüp toplanan hurma

GUŞE : Ottoman Turkish

f. Köşe, kenar, bucak

GUŞE-BEND : Ottoman Turkish

f. Köşebent. * Ciltli kitaplarda kapağın dört köşesine yapılan süsleme

GUŞE-GÎR : Ottoman Turkish

f. Bir köşeye çekilen

GUŞE-İ DEHAN : Ottoman Turkish

Ağzın iki tarafı

GUŞE-İ UZLET : Ottoman Turkish

Tenha ve ıssız köşe

GUŞE-NİŞİN : Ottoman Turkish

f. Köşeye çekilen, münzevi, insanlardan uzaklaşan

GUŞETMEK : Ottoman Turkish

İşitmek. Dinlemek, kulak vermek, mesmu' olmak

GUŞİŞ : Ottoman Turkish

f. Çabalama, uğraşma, çalışma

GUŞMAL : Ottoman Turkish

f. Yola getirme, te'dib etme, kulak bükme, ihtar etme

GUŞT : Ottoman Turkish

f. Et, lahm

GUŞTİN : Ottoman Turkish

f. Etten, etten ibâret, etten meydana gelmiş

GÂH : Ottoman Turkish

"(Geh) f. Yer. (Yer ve zaman bildiren ""ek"" dir.)"

GÂH : Ottoman Turkish

arasıra, bazan

GÂH BÂ-GÂH : Ottoman Turkish

f. Zaman zaman

GÂH BÂŞED GÂH NEBÂŞED : Ottoman Turkish

Bazı olur, bazı da olmaz