Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
HABER : Ottoman Turkish

yeni duyulan bilgi

HABER-İ KÂZİB : Ottoman Turkish

Yalan haber

HABER-İ MEŞHUR : Ottoman Turkish

Bidayette râvisi mahdut iken sonraki devirlerde, yalan üzere ittifakları muhal olan bir cemaat tarafından nakledilegelen makbul hadistir. (Ist. Fık.K.)

HABER-İ MÜTEVATİR : Ottoman Turkish

Birçok kimselerin çokları vasıtası ile rivâyet ettikleri hadis

HABER-İ SÂDIK : Ottoman Turkish

Doğru haber. Hz. Peygamber'in (A.S.M.) sözü. Hadis

HABER-İ VÂHİD : Ottoman Turkish

Bir sahabeden, bir kişiden veya bir koldan gelen sahih hadis. (Bak: Mütevatir)

HABERDAR : Ottoman Turkish

Haberli, vâkıf, bir mes'eleden haberi olan

HABERDÂR : Ottoman Turkish

haberli

HABERKAS : Ottoman Turkish

Küçük deve. * Küçük adam

HABERPİJUH : Ottoman Turkish

f. Haber almaya çalışan. Haber araştıran, haber toplayan

HABERÎ : Ottoman Turkish

(Haberiyye) Haberle ilgili. Haberden ibaret olan. * Gr: Yüklemle ilgili

HABES(E) : Ottoman Turkish

(Habis. C.) Kötüler. Alçaklar. Pisler. * Necaset denilen ve maddeten pis şeyler (Necis veya necaset-i hakikiye de denir.)

HABETIKTIK : Ottoman Turkish

Atın tırnağı taşa dokunduğunda çıkan ses

HABEVKERA : Ottoman Turkish

Belâ, mihnet

HABEŞ : Ottoman Turkish

Afrika'nın Kızıldeniz sâhili güneyinde müstakil bir memleket. Bu memleket ahalisinden olan. * Beyaz ve siyah arasında koyu esmer adam

HABEŞÎ : Ottoman Turkish

Habeş memleketi ahalisinden olan. Habeş'e mensub ve müteallik olan. * Koyu esmer renkli adam. * Hat, tezhib, minyatür gibi güzel san'atlarda kullanılan bir cins kâğıt

HABGAH : Ottoman Turkish

f. Yatak odası. * Uyunacak yer

HABHAB : Ottoman Turkish

(C: Habâhıb) Kısa boylu adam

HABHABE : Ottoman Turkish

Yumuşaklık, rahavet. * Muzdarip olmak, acı çekmek

HABHABÎ : Ottoman Turkish

İşsiz güçsüz boş olarak dolaşan adamlar

HABİ : Ottoman Turkish

Sürünüp emekleyen ufak çocuk

HABİB : Ottoman Turkish

(Hubb. dan) Sevilen. Sevgili. Seven. Dost

HABİB-ULLAH : Ottoman Turkish

"(Habib-i Hudâ) Allah'ın sevgilisi. Hz. Muhammed (A.S.M.) (Eğer Allah'a muhabbetiniz varsa Habibullah'a ittiba edilecek. İttiba edilmezse netice veriyor ki; Allah'a muhabbetiniz yoktur. Muhabbetullah varsa netice verir ki; Habibullah'ın sünnet-i seniyesine ittibaı intac eder. L.)(Sâni-i Âlem'in; âsârın şehadetiyle nihayetsiz cemâl ve kemâli vardır. Cemâl, hem kemâl, ikisi de mahbub-u lizâtihidirler. Yâni bizzat sevilirler. Öyle ise, o cemâl ve kemâl sahibinin cemâl ve kemâline nihayetsiz bir muhabbeti vardır. O nihayetsiz muhabbeti, masnuatında çok tarzlarda tezahür ediyor. Masnuatını sever, çünki, masnuatının içinde cemâlini, kemâlini görür. Masnuat içinde en sevimli ve en âlî, zihayattır. Zihayatlar içinde en sevimli ve âli, zişuurdur. Ve zişuurun içinde câmiiyet itibariyle en sevimli, insanlar içinde bulunur. İnsanlar içinde istidadı tamamiyle inkişaf eden, bütün masnuatta münteşir ve mütecelli, kemâlâtın nümunelerini gösteren fert, en sevimlidir... İşte: Sâni-i Mevcudat, bütün mevcudatta intişar eden tecelli-i muhabbetin bütün envaını; bir noktada, bir âyinede görmek ve bütün enva-ı cemâlini, Ehadiyyet sırriyle göstermek için şecere-i hilkatten bir meyve-i münevver derecesinde ve kalbi, o şecerenin hakaik-ı esasiyyesini istiab edecek bir çekirdek hükmünde olan bir zâtı, o mebde'-i evvel olan çekirdekten tâ münteha olan meyveye kadar bir hayt-ı ittisal hükmünde olan bir Mi'rac ile, o ferdin, kâinat nâmına mahbubiyyetini göstermek ve huzuruna celbetmek ve rü'yet-i cemâline müşerref etmek ve ondaki hâlet-i kudsiyyeyi başkasına sirayet ettirmek için kelâmiyle taltif edip, fermaniyle tavzif etmektir... S.)"

HABİB-ÜL BEKKÂÎN : Ottoman Turkish

Ağlayanların sevgilisi. Ağlayanların habibi

HABİH : Ottoman Turkish

Ağaçla vurmak. * Bölmek