Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
HACM-İ İSTİABÎ : Ottoman Turkish

Bir şeyin içine alabildiği miktar

HACMEN : Ottoman Turkish

Büyüklükçe. Hacim bakımından

HACR : Ottoman Turkish

(Hicr) Men'etmek. Birisine bir şeyi yasak etmek. Malını kullanmaktan men'etmek. * Kucak. Ağuş

HACRA' : Ottoman Turkish

Taş gibi katı ve sert olan şey

HACREN : Ottoman Turkish

Malını kullanmaktan menetmek suretiyle

HACUC : Ottoman Turkish

şiddetli esen rüzgâr

HACUN : Ottoman Turkish

Eğrilik. * Uzak. * Mekke'de bir dağ

HACUR : Ottoman Turkish

(C.: Hucerât) Dere kenarı

HACZ : Ottoman Turkish

Men'etmek. Mâni olmak. * İki şeyin arasını ayırmak. * Alacaklı, borçludan alacağını alabilmesi için borçlunun malına el konulmak

HACZ : Ottoman Turkish

engelleme, el koyma, ayırma

HACÂLET : Ottoman Turkish

utanma

HACÂLETÂVER : Ottoman Turkish

utandırıcı

HACÎ : Ottoman Turkish

(Hicv. den) Hiciv yazan, hicveden, yeren

HACÎC : Ottoman Turkish

(Hâcc. C.) Hacılar

HACI : Ottoman Turkish

(C.: Hüccâc) Hacc farizasını yerine getirmiş olan müslüman

HACIYATMAZ : Ottoman Turkish

Dibindeki ağırlıktan dolayı yere ne şekilde bırakılırsa bırakılsın, dik bir durum alan oyuncak. * Mc: Zor durumlarda kendisini çabucak toparlamayı beceren kişi

HAD : Ottoman Turkish

f. Çaylak kuşu.HAD' (Hıd')
Aldatmak. * Dühul etmek, girmek. * Kurumak

HAD : Ottoman Turkish

ir nevi ceza

HAD' : Ottoman Turkish

Baş aşağı eğmek. * Tevâzu etmek

HAD'A : Ottoman Turkish

Kamçıdan çıkan ses

HADAA : Ottoman Turkish

(Hâdı'. C.) Hileciler, hilekârlar, aldatıcılar, dalavereciler

HADACİR : Ottoman Turkish

Sırtlan

HADAD : Ottoman Turkish

Küçük, beyaz boncuk

HADADE : Ottoman Turkish

Hamâkat, ahmaklık

HADAE : Ottoman Turkish

İki yüzlü balta