Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
HADDE-İ TEDKİK : Ottoman Turkish

İnceden inceye araştırmak

HADDİBÜLÛĞ : Ottoman Turkish

ergenlik sınırı

HADDİZÂT : Ottoman Turkish

aslı, kendisi

HADEB : Ottoman Turkish

Kambur olma, kamburluk

HADEBE : Ottoman Turkish

Kambur, yumru. * Vücuttaki kamburluk

HADEBİYYET : Ottoman Turkish

Yumruluk, kamburluk

HADED : Ottoman Turkish

Engel, mâni, set

HADEKA : Ottoman Turkish

Gözün siyahlığı, gözbebeği

HADEKA : Ottoman Turkish

gözbebeği

HADEKA-İ AYN : Ottoman Turkish

Göz güllesi, göz hadakası

HADEMAT : Ottoman Turkish

Hademeler. Hizmetçiler

HADEME : Ottoman Turkish

Hizmetçiler, hâdimler. * (C.: Hıdâm) Halhal. * Devenin ayağını bağladıkları kayış

HADEME : Ottoman Turkish

hizmetçi

HADEMÂT : Ottoman Turkish

hademeler

HADENG : Ottoman Turkish

(Hadenk) f. Kayın ağacı. * Kayın ağacından yapılmış ok

HADER : Ottoman Turkish

Uyuşma

HADER-İ UMUMÎ : Ottoman Turkish

Bütün vücudu kaplayan uyuşukluk

HADERNAK : Ottoman Turkish

Örümcek

HADES : Ottoman Turkish

(Hads) Sür'atle idrak etmek. Zan ve tahmin eylemek. Fikrini, re'yini bildirmek. Bir sözün mâna ve mefhumunda, bir hususun vaz' ve üslubunda başka tarz tasavvur eylemek. (Bak: Hads)

HADES : Ottoman Turkish

yeni, sonradan, abdest bozan bir hâl

HADES-İ ASGAR : Ottoman Turkish

Fık: Taharet-i suğra ile, yani yalnız abdest ile giden taharetsizlik hali. Bevletmek, kan gelmek sebebi ile hasıl olan hades gibi

HADES-İ EKBER : Ottoman Turkish

Fık: Taharet-i kübra ile, yani gusül abdesti ile giderilen taharetsizlik halidir

HADESAN : Ottoman Turkish

Şanssızlık, kısmetsizlik, talihsizlik. * Kaza

HADESAT : Ottoman Turkish

(Hades. C.) Hadesler. Pislikler. (Bak: Hades)

HADEYAN : Ottoman Turkish

Yelmek