Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
HADREBAN : Ottoman Turkish

Feryadı şiddetli olan, çok fazla bağıran

HADRECE : Ottoman Turkish

Bükmek. * Sağlam yapmak, sağlamlaştırmak

HADS : Ottoman Turkish

Uzun düşünce ve delile ihtiyaç kalmadan hâsıl olan ilim. Sür'at-i intikal. Ani ve doğru idrâk. Delilden neticeye çabuk varmak.(Akıl tâtil-i eşgal etse de, nazarını ihmal etse, vicdan Sânii unutamaz. Kendi nefsini inkâr etse de onu görür. Onu düşünür. Ona müteveccihtir. Hads ki, şimşek gibi sür'at-i intikaldir, dâima onu tahrik eder. Hadsin muzâafı olan ilham, onu dâima tenvir eder. Meyelânın muzâafı olan arzu ve onun muzâafı olan iştiyak ve onun muzâafı olan aşk-ı İlâhi, onu dâima mârifet-i Zülcelâle sevkeder. Şu fıtrattaki incizab ve cezbe, bir hakikat-ı câzibedarın cezbiyledir. M.N.)(.... Hem hiç mümkün müdür ki: O hads-i kat'î, o yakîn-i şuhudî hadsiz emarelerden ve o emareler, hadsiz müşahedat vak'ıalarından ve o müşahedat vakı'aları, şeksiz ve şüphesiz mebâdi-i zaruriyeye istinad etmesin. Öyle ise, şu ehl-i edyandaki bu itikadât-ı umumiyenin sebebi ve senedi, tevatür-ü mânevi kuvvetini ifade eden pek çok kerrat ile melâike müşahedelerinden ve ruhanilerin rü'yetlerinden hâsıl olan mebâdi-i zaruriyedir, esasat-ı kat'iyyedir. S.)

HADS : Ottoman Turkish

irdenbire sezilen bilgi

HADS-İ SÂDIK : Ottoman Turkish

Tam, doğru ve şüphesiz idrâk etme ve bilme

HADSEN : Ottoman Turkish

Sezmekle. Sür'atle intikal ve idrâk etmekle

HADSEN : Ottoman Turkish

irdenbire sezmekle

HADSİYYAT : Ottoman Turkish

Mümkün olan şeyler. Olması ihtimali olan nesneler. Mümkinat

HADSİZ : Ottoman Turkish

Hesapsız, sayısız. Belirli olmayan, çok

HADSİZ : Ottoman Turkish

sınırsız

HADSÎ : Ottoman Turkish

Hadsle. Hadse dâir ve müteallik

HADSÎ : Ottoman Turkish

irdenbire sezilen

HADUN : Ottoman Turkish

Memesinden biri diğerinden uzun olan koyun

HADUR : Ottoman Turkish

İniş. * Alçak yer

HADUŞ : Ottoman Turkish

Pire. Sinek

HADV : Ottoman Turkish

Sürmek

HADY : Ottoman Turkish

Evmek, acele etmek. * Rüzgârın esmesi

HADÂRET : Ottoman Turkish

gençlik, tazelik

HADÎ : Ottoman Turkish

Birinci. * Mazluma yardım eden. * Deveyi şarkı söyleyerek süren

HADÎ AŞER : Ottoman Turkish

Onbirinci

HADÎA : Ottoman Turkish

Davarın karnından gelen ses

HADÎB : Ottoman Turkish

Kınalı, kına yapılmış. * Boyalı, boyanmış

HADÎD : Ottoman Turkish

Dağ eteği. * İçinde yağmur suyu biriken alçak çukur. * Arz, yer, dünya

HADÎD : Ottoman Turkish

demir

HADÎKA : Ottoman Turkish

Etrafı duvarla çevrilmiş bahçe. Sulu, ağaçlı bahçe