Ottoman Turkish
HADÎKA-YI FERAHFEZA : Ottoman Turkish
İç açan bahçe. Gönüle ferahlık veren bahçe
HADÎLE : Ottoman Turkish
Çayır, çimen
HADÎME : Ottoman Turkish
Su içinde eriyince pişmiş olan buğday
HADÎN : Ottoman Turkish
(C.: Hudenâ) Sâdık dost, vefadar arkadaş
HADÎN-İ KADÎM : Ottoman Turkish
Eski dost
HADÎRE : Ottoman Turkish
Kalabalık olmayan topluluk. * Yaranın içinde toplanan kan ve irin
HADÎS : Ottoman Turkish
Her söylenişinde yeni haber gibi dinlenmeğe lâyık. Peygamberimizin (A.S.M.) sözü, emri ve hareketi. Sünnet-i Nebeviyye. Hadisten bahseden ilim. (Bak: Tevâtür)
HADÎS : Ottoman Turkish
Peygamberimizin sözü
HADÎS-İ Bİ-L MA'NA : Ottoman Turkish
Kelâm itibarı ile değil de mânaca doğru olan hadis
HADÎS-İ KUDSÎ : Ottoman Turkish
Mânası Peygamberimiz'e (A.S.M.) vahy veya ilham edilen, kelimesi kendisinden sudur eden kudsî kelâm
HADÎS-İ MEVZU' : Ottoman Turkish
Başkası tarafından söylendiği hâlde Peygamberimize (A.S.M.) isnad edilen hadis. Muan'an veya senedlerle tesbit edilmemiş hadistir. Manası yanlış demek değildir
HADÎS-İ MEŞHUR : Ottoman Turkish
(Bak: Meşhur)
HADÎS-İ MUALLAK : Ottoman Turkish
Senedinin yalnız ibtidasından bir veya birkaç ravisi hazf edilmiş olan hadistir. Meselâ: Bir zat kendi şeyhini ve şeyhinin şeyhini zikr etmeksizin onların fevkindeki râvilerden itibaren senedi zikr etse ta'likte bulunmuş olur. (Ist. Fık.K.)
HAFSA : Ottoman Turkish
Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (A.S.M.) zevcelerinden biri ve Hz. Ömer'in (R.A.) kızı
HAFT : Ottoman Turkish
Sâkin olmak. * Sözü gizli söylemek
HAFTA : Ottoman Turkish
f. Yedi günden ibaret müddet. Yedi günlük müddet
HAFTAN : Ottoman Turkish
Eskiden savaşlarda zırh üzerine giyilen bir cins pamuklu elbise. * Kaftan
HAFUD : Ottoman Turkish
Karnındaki yavrusunu âzası belirmeden düşüren deve
HAFUR : Ottoman Turkish
Bir ot cinsi
HAFV : Ottoman Turkish
Men etmek, mâni olmak, engel olmak
HAFY : Ottoman Turkish
Gizlemek. * Setretmek, örtmek. * İzhar etmek, görünmek. * Parlamak, yıldıramak
HAFZ : Ottoman Turkish
"Aşırı olmama hali. * Refah ve ferahlık. Huzur ve rahat. * Yavaş yavaş mülayim yürüyüş, itidal. Alçak. * Kelimenin son harfini esre, yâni ""i"" diye okumak. * Sözü boğaz içinden söylemek."
HAFÂ : Ottoman Turkish
gizlilik
HAFÂYÂ : Ottoman Turkish
sırlar
HAFÎ : Ottoman Turkish
Gizli. Açıkta olmayan. Saklı. * Fık: Sigasından dolayı değil, bir ârızadan dolayı mânası kapalı kalan lafız
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani