Ottoman Turkish
HAİBÎN : Ottoman Turkish
(Hâib. C.) Zarar ve ziyâna uğrayanlar. * Mahrum olanlar. * Me'yus olanlar, üzülenler
HAİC : Ottoman Turkish
(Hâyic) Coşkun, heyecanlı
HAİD : Ottoman Turkish
Pişman, nedamet eden, tövbekâr, nâdim
HAİF : Ottoman Turkish
(Havf. dan) Korkan. Korkmuş olan
HAİFANE : Ottoman Turkish
Korkakcasına, ödlekçesine
HAİFEN : Ottoman Turkish
Korkarak, korkakçasına
HAİK : Ottoman Turkish
(C.: Hayyak) Çulha
HAİL : Ottoman Turkish
Perde. Mânia. İki şey arasını ayıran
HAİLE : Ottoman Turkish
Neticesi fâcialı tiyatro piyesi. Trajedi. (Bak: Dram)
HAİM : Ottoman Turkish
(Hâyim) Hayrette kalan. Mütehayyir. Sersem
HAİN : Ottoman Turkish
Emanete hıyanet eden. İyiliğe karşı kötülük eden
HAİNANE : Ottoman Turkish
Hâincesine, hâin bir kişiye yakışır şekil ve surette
HAİR : Ottoman Turkish
Hayrette kalmış, mütehayyir. Şaşırmış, taaccüb etmiş
HAİR-İ BAİR : Ottoman Turkish
Şaşkın, sapıtmış. * Aklını kaybederek ne yapacağını bilemiyen
HAİT : Ottoman Turkish
Bir yeri çevreleyen duvar. Tahta perde. Çit
HAİZ : Ottoman Turkish
(Bak: Hayz)
HAİZ-İ EHEMMİYET : Ottoman Turkish
Ehemmiyetli, mühim, önemli
HAK : Ottoman Turkish
(Bak: Hakk)
HAK : Ottoman Turkish
adalet, pay, doğruluk, emek, ücret, doğru
HAK-BÎN : Ottoman Turkish
f. Hakkı gören. Hak veren. Hakka imân eden. Hakka inanan
HAK-ENDİŞ : Ottoman Turkish
f. Hakkı düşünen. Hakkı arayan, doğruluk için endişe eden
HAK-GÛ : Ottoman Turkish
f. Doğru ve hak söyleyen
HAK-PEREST : Ottoman Turkish
"f. Doğruluktan ayrılmayan, doğruluğu ciddi ve samimi seven. Hakka iman eden ve hak üzere âmil olan.(Fenn-i âdâb ve ilm-i münazaranın üleması mabeynindeki hakperestlik ve insaf düsturu olan şu: ""Eğer bir mes'elenin münazarasında kendi sözünün haklı çıktığına taraftar olup ve kendi haklı çıktığına sevinse; ve hasmının haksız ve yanlış olduğuna memnun olsa, insafsızdır."" Hem zarar eder. Çünki: Haklı çıktığı vakit o münazarada bilmediği bir şeyi öğrenmiyor; belki gurur ihtimali ile zarar edebilir. Eğer hak hasmının elinde çıksa; zararsız, bilmediği bir mes'eleyi öğrenip, menfaattar olur; nefsin gururundan kurtulur. Demek insaflı hakperest, hakkın hatırı için nefsin hatırını kırıyor. Hasmının elinde hakkı görse, yine rıza ile kabul edip, taraftar çıkar; memnun olur. L.)"
HAK-SEVER : Ottoman Turkish
Adaletle hareket eden, doğru bildiği şeyden ayrılmayan, dürüst
HAKAİD : Ottoman Turkish
(Hakd. C.) Kinler, garezler, hasedler
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani