Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
HAKK-CU : Ottoman Turkish

f. Hak arıyan

HAKK-GÜZAR : Ottoman Turkish

f. Haktan ayrılmayan, hakkı tanıyan

HAKK-İ MÜHÜR : Ottoman Turkish

Mühür kazıma

HAKK-İ SEHV : Ottoman Turkish

Yanlışı kazıma

HAKK-UL YAKÎN : Ottoman Turkish

(Hakk-al yakîn) Mârifet mertebesinin en yükseği. En yakînî bir surette hakikatı müşahede edip yaşamak hali. Ateşin yakıcı olduğunu bütün hislerimizle yakından duyup yaşadığımız gibi. (Bak: Yakîn)

HAKK-I İHTİTAB : Ottoman Turkish

Ormana yakın olan kimselerin ormandan odun kesmek hakkı

HAKK-I ÂMİRİYYET : Ottoman Turkish

Âmirlik hakkı

HAKK-ŞİNAS : Ottoman Turkish

f. Hakka riayet eden. Hakkı tanıyan. Hak ile amel eden

HAKKA : Ottoman Turkish

(Hakkan) Doğru olarak. Gerçek. Hakikat olarak. Lâzım ve sâbit kılmak

HAKKAK : Ottoman Turkish

Hokkacı, kutucu

HAKKALYAKÎN : Ottoman Turkish

kendisi yaşamışcasına en yüksek seviyede bilme

HAKKAN : Ottoman Turkish

Hakikaten, doğrusu

HAKKAN : Ottoman Turkish

gerçekten, doğrusu

HAKKANİYET : Ottoman Turkish

Haktan ve doğruluktan ayrılmamak. Adalet üzere bulunmak. Adalet ve insaf ile lâzım olanı icra etmek

HAKKANİYET : Ottoman Turkish

gerçeklik ve doğruluk

HAKKANÎ : Ottoman Turkish

Hak ve adalete uygun. Haklılığa uyar ve yakışır

HAKKE : Ottoman Turkish

Arka yükü. * Diş

HAKKETMEK : Ottoman Turkish

Oyarak veya kazıyarak işlemek, yazmak

HAKKÂK : Ottoman Turkish

Hakkeden. Mühür vesair kazıyan

HAKKÂKÎ : Ottoman Turkish

Mühür ve saire kazıma, hakkâklık

HAKKIYET : Ottoman Turkish

Haklılık

HAKL : Ottoman Turkish

Ziraate uygun yer

HAKLE : Ottoman Turkish

(C.: Hıkâl) İçinde binâ ve ağacı olmayan mezrea

HAKM : Ottoman Turkish

Atın ağzına gem vurmak

HAKN : Ottoman Turkish

Sütü tuluma koyup toplamak ve sağıldıkça üzerine koymak. * Men etmek, engel olmak