Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
HAKÎM : Ottoman Turkish

Hikmetle muttasıf olan ve mevcudatın hakikatına vâkıf olan. Hikmet mütehasssı. İlm-i hikmette mütebahhir ve mütehassıs olan. İş ve emirleri hikmetli ve yanlışsız olan. * Tabib, doktor

HAKÎM-İ LOKMAN : Ottoman Turkish

(Bak: Lokman)

HAKÎM-İ MUTLAK : Ottoman Turkish

Tam hikmet sahibi olan. Cenab-ı Hak (C.C.)

HAKÎMANE : Ottoman Turkish

f. Hikmetli olarak. Hakîm olana yakışır surette

HAKÎMİYET : Ottoman Turkish

hakîmlik

HAKÎMÂNE : Ottoman Turkish

hikmetlice

HAKÎR : Ottoman Turkish

aşağı, küçük, önemsiz

HAKIB : Ottoman Turkish

Karnı guruldayan kişi. * Necaseti şedit kişi

HAKIL : Ottoman Turkish

Erkek fâre

HAKIN : Ottoman Turkish

Sidik zorluğu olan kimse

HAKINE : Ottoman Turkish

Boğaz altındaki çukurcuk

HAKŞİNAS : Ottoman Turkish

hakkı tanıyan

HAL : Ottoman Turkish

Küçük Hindistan cevizi

HAL : Ottoman Turkish

yapıp bitirme, indirme

HAL' : Ottoman Turkish

Kaldırma. Kal' etme. * Hükümdarı tahttan indirmek. Azletmek. * Mansıb ve mesnetten ihraç etmek. * Elbise gibi şeyleri soymak. * Bir şeyi izâle edip ayırmak ve terketmek. * Karısını boşamak. Evlâdını evlâdlıktan reddetmek

HAL' (HULÂE) : Ottoman Turkish

Debbâğların dibâgat ettikleri derinin kazıntısı. * Vurmak. * Men etmek, engel olmak. * Hediye vermek, atâ etmek. * Cima etmek

HAL' EDİLME : Ottoman Turkish

Hükümdarın tahttan indirilmesi. * Boşanmış olmak. * Kovulmuş olmak

HAL-AŞİNA : Ottoman Turkish

f. Hâl ve durumdan anlayan

HAL-DAR : Ottoman Turkish

f. Benli, benekli

HALA : Ottoman Turkish

(C.: Hâlât) Babanın kız kardeşi, hala. Arapçada: Ananın kızkardeşi. Teyze

HALA' : Ottoman Turkish

Koparmak. * Pişmiş et

HALA'LA' : Ottoman Turkish

Erkek sırtlan

HALAB : Ottoman Turkish

f. Çamur, bataklık. Bataklık arâzi

HALACA : Ottoman Turkish

f. Ayak yolu, abdesthane

HALAFET : Ottoman Turkish

Ahmaklık, hamâkat, budalalık