Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
HANE-İ ÂYİNE : Ottoman Turkish

Her yanı birbirinin aynı olan oda, salon veya köşk

HANE-KÜŞ : Ottoman Turkish

f. Mirasyedi, sefih

HANE-SUZ : Ottoman Turkish

f. Ev yakıcı. * Mc: Gözü dışarda olan, kendi âilesini düşünmeyen kimse

HANE-ZAD : Ottoman Turkish

f. Efendisinin evinde dünyaya gelmiş olan köle veya cariye çocuğu

HANEBERENDAZ : Ottoman Turkish

(Hâne ber-endaz) f. Ev yıkıcı

HANEDAN : Ottoman Turkish

f. Soyca dindar ve asil âile. * Peygamber (A.S.M.) sülâlesi

HANEF : Ottoman Turkish

İstikamet, doğruluk. * Ayak eğriliği. * Eğrilik, udûl

HANEFÎ : Ottoman Turkish

ir mezhep, bu mezhepten olan kimse

HANEK : Ottoman Turkish

Ağzın tavanı, damak

HANEN : Ottoman Turkish

şevk. * Nefsin cima arzusu

HANES : Ottoman Turkish

Burnun uç tarafının biraz yüksek olup geri kısmının basık olması. * Sığır burnu

HANEV : Ottoman Turkish

Eğmek. * Davar kösnemesi

HANEZ : Ottoman Turkish

Mütegayyer olmak, değişmek. * Kokmak

HANEŞ : Ottoman Turkish

(C.: Ahnâş) Avlanan haşere veya kuş. * Yılan

HANFEC : Ottoman Turkish

şişman, etli kişi

HANFES : Ottoman Turkish

(C.: Hanâfis) Yellengen böceği. * Pislik yuvarlayan böcek

HANGAH : Ottoman Turkish

f. Allah rızası için ve misafirleri minnet altında bırakmamak ihlâsı ile fakir ve dervişlere ve talebe-i uluma yemek verilen ve misafir edilen yer

HANGAR : Ottoman Turkish

Fr. Eşyayı muhafaza etmek için yapılan üstü örtülü, yanları açık yer. * Uçakları barındırmaya mahsus garaj

HANGÂH : Ottoman Turkish

tekke

HANHANA : Ottoman Turkish

Sözü burun içinden söylemek. Hımhımlık

HANİ' : Ottoman Turkish

Karısını boşamış koca veya kocasından boşanmış kadın

HANİF : Ottoman Turkish

Gururlu, mağrur, kibirli. * Dargın, küskün

HANİFE : Ottoman Turkish

Bir kabile ismi

HANİFEN MÜSLİMEN : Ottoman Turkish

Müslim ve hanif olarak

HANİN : Ottoman Turkish

Fazla istekten dolayı inleyiş, şiddetli ağlayış. Sızlanmak. * Şevk ve arzu