Multilingual Turkish Dictionary Ottoman Turkish

HARA : Ottoman Turkish

Deve kuşu yumurtasının yeri. * Ev ortası

HARAB-ABAD : Ottoman Turkish

f. Harabiyetle dolu olan yer. Tam harabe

HARABE : Ottoman Turkish

Harab yer. Şehir veya ev yıkıntısı. Perişan yerler

HARABENİŞİN : Ottoman Turkish

f. Viranelerde, harabelerde oturan

HARABİYET : Ottoman Turkish

(Harabî) Yıkılma. Yıkılış. Parçalanıp dağılış. Zillet ve sefalet içinde

Vaktiyle müslüman olmayan vatandaşlardan alınan vergiye denirdi. Arazi hasılatından veya çalışanların emeğinden elde edilirdi. Reşit ve vücudu sağlam olan gayr-ı müslim erkek verirdi. Buna harac-ı rüus veya cizye denirdi. Topraktan alınan vergiye de harac-ı araziye denilirdi

HARAC : Ottoman Turkish

müslüman olmayanlardan alınan vergi

HARAC-GÜZAR : Ottoman Turkish

f. Haraç verici

HARAC-I MUKASSEME : Ottoman Turkish

Arazinin hâsılatından yerin tahammülüne göre alınacak bir vergidir. bu harac, hâsılata taallûk eder. Bir sene içinde hâsılat tekerrür ederse bu harac da tekerrür der. Fakat mahsulât mevcud olmayınca bu vergi de alınmazdı

HARAC-I MUVAZZAF : Ottoman Turkish

"Tar: Arazi üzerine her dönüm başına senevi maktuan muayyen bir miktar meblağ olarak alınacak bir vergidir. Buna ""harac-ı vazife"" adı da verilir. Bu vergi, zimmete taalluk eder ve araziden yalnız bilfi'l intifa edilmekle değil, intifaa temekkün ile de tahakkuk eder. Binaenaleyh, böyle bir araziyi sahibi kasden muattal bırakacak olsa, vergisini yine vermek mecburiyetindedir. (O.T. D.S.)"