Ottoman Turkish
AMÛR : Ottoman Turkish
İki diş arasında olan et
AMÛT : Ottoman Turkish
f. Yalçın kayalarda ve yüksek yerlerde yapılmış olan kuş yuvası
AMÜRG : Ottoman Turkish
f. Fayda, menfaat, kâr. * Kader, kıymet. * Zahire, meyve. * Esas, hülâsa, özet. * Bir mikdar
AMÜRZ : Ottoman Turkish
f. Afveden, bağışlayıcı
AMÜRZENDE : Ottoman Turkish
f. Bağışlayan, afveden
AMÜRZGÂR : Ottoman Turkish
f. Affeden, bağışlayan. Günahları bağışlayan Allah
AMÜRZİŞ : Ottoman Turkish
f. Bağışlayış, afvediş
AMŞUŞ : Ottoman Turkish
Üzerinden üzümü alınmış üzüm salkımı
AN : Ottoman Turkish
En kısa bir zaman. Lahza. Dem. Cüz'i bir zaman
AN MİM AMED : Ottoman Turkish
f. Tar: İslâmiyeti ve Türkçeyi öğretmek maksadıyla, devşirilerek toplanan ve Türk köylülerine satılan acemi oğlanlardan, müddetini tamamlayarak Rumeli Ağasının tezkeresiyle ulüfeye yazılanların kayıtlarına verilen işaret
AN'ANE : Ottoman Turkish
"Âdet, örf. * Ağızdan nakledilen söz, haber. * Ist: Bir haberin veya bir hadis-i şerifin ""an filân, an filan"" diye râvileri bildirilmek suretiyle olan nakil. * Silsile. * Müezzin ezân okurken ""teganni"" ederse; ona da ""An'ane"" denir. (Bak: şeâir)(Ehl-i imana hücum eden ehl-i dalâlet
bu asır cemaat zamanı olduğu cihetiyle
cemiyet ve komitecilik mayesiyle bir şahs-ı mânevî ve ruh-u habis olmuş. Müslüman âlemindeki vicdan-ı umumî ve kalb-i küllîyi bozuyor. Ve avamın taklidi olan itikadlarını himaye eden İslâmi perde-i ulviyeyi yırtıyor; ve hayat-ı imaniyeyi yaşatan, an'ane ile gelen hissiyat-ı mütevariseyi yandırıyor. R.N.)"
AN'ANELİ SENED : Ottoman Turkish
"Hadis nakledenlerin veya bir haberi söyleyenlerin bu haberi kimden kime söylendiğini belli eden ""An filan, an filan"" diyerek şahısların isimleriyle beraber rivâyet ve nakledilen kuvvetli ve şüphe götürmeyen sened. (Suâl
An'aneli senedin fâidesi nedir ki; lüzumsuz yerde, malum bir vâkıada ""an filân, an filân, an filân"" derler? Elcevab: Fâideleri çoktur. Ezcümle bir fâidesi şudur ki: An'ane ile gösteriliyor ki, an'anede dâhil olan mevsuk ve hüccetli ve sâdık ehl-i hadisin, bir nevi icmâını irae eder ve o senette dâhil olan ehl-i tahkikın, bir nevi ittifakını gösterir. Güya o senette, o an'anede dâhil olan herbir imam, herbir allâme; o hadisin hükmünü imza ediyor, sıhhatine dâir mührünü basıyor. M.)"
AN'ANEVİYE : Ottoman Turkish
An'aneciler. * An'aneden gelen
AN'ANEVÎ : Ottoman Turkish
An'ane ile alâkalı
AN'ANÂT : Ottoman Turkish
(An'ane. C.) Rivayetler. * Gelenekler, an'aneler, âdetler, örfler
AN-ASL : Ottoman Turkish
Aslında, hakikatında, aslından
AN-BE-AN : Ottoman Turkish
Gittikçe, yavaş yavaş, zaman ilerledikçe
AN-CEHLİN : Ottoman Turkish
Bilmezlikle, bilmeyerek
AN-İL İMAN : Ottoman Turkish
İmandan
AN-İL-GIYAB : Ottoman Turkish
Kendisi yokken, gıyabında, arkadan
AN-KARİB : Ottoman Turkish
Yakından, çok zaman geçmeden
AN-KARİB-İZ-ZAMAN : Ottoman Turkish
Yakın vakitten
AN-KARİBİN : Ottoman Turkish
Yakın vakitlerde
AN-KASDİN : Ottoman Turkish
Kasd ve niyet üzere, mahsusen
AN-KÜM : Ottoman Turkish
Sizden
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani