Ottoman Turkish
HARSEK : Ottoman Turkish
Küçük cisim
HARSİNÎ : Ottoman Turkish
Tunç
HART : Ottoman Turkish
Katı katı ovmak. * Davarın yulaf yerken çıkardığı ses
HARTAVÎ : Ottoman Turkish
Tar: Sipahilerin yeniçeri keçesine mümasil olarak giydikleri toparlak keçe külâh
HARTUC : Ottoman Turkish
f. Topa merminin ardından sürülen barut kesesi
HARUF : Ottoman Turkish
Küçük kuzu, hamel. * Tâze et
HARUN : Ottoman Turkish
İlerleyeceği yerde duran veya geri giden hayvan
HARUNÎ : Ottoman Turkish
Hayvanın ilerlemeyip durması veya gerilemesi. Hayvanın huysuzluğu
HARUR : Ottoman Turkish
Yüksekten düşmek. * Akla gelmedik cihetten hücum etmek
HARUS : Ottoman Turkish
Sütü az olan kadın. * Evlenip hâmile olan kız
HARUT : Ottoman Turkish
Mukaddes kimse. * İpini sahibi elinden çekip kaçan davar
HARUT VE MARUT : Ottoman Turkish
Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen iki meleğin ismidir
HARVA : Ottoman Turkish
Büyük kumlu tepe. * Yüce, yüksek. * Bir dağın adı
HARY : Ottoman Turkish
Noksan etmek, noksanlaştırmak, eksiltmek
HARZ : Ottoman Turkish
Dikmek
HARZE : Ottoman Turkish
Yaban şalgamı
HARZEM (HAREZM) : Ottoman Turkish
Türkistan'da Aral gölünün güneyindeki delta ve çevresindeki ülke
HARÂB : Ottoman Turkish
harap, yıkık
HARÂBE : Ottoman Turkish
yıkıntı
HARÂBEGÂH : Ottoman Turkish
yıkıntı yeri
HARÂBEZÂR : Ottoman Turkish
yıkılmış yer
HARÂBİYET : Ottoman Turkish
haraplık
HARÂM : Ottoman Turkish
dince yasak edilmiş şey
HARÂMİYET : Ottoman Turkish
haramlık, yasaklık
HARÂMÎ : Ottoman Turkish
haydut, yolkesen
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani