Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
HAV'EB : Ottoman Turkish

Basra yakınında bir mevkinin adı. * Çeşme. * Geniş dere. * Pek büyük kova

HAVA : Ottoman Turkish

(Hevâ) Hava. Dünyayı çeviren atmosfer. Cevv. Yer ile gök arası. * Hafif yel. * Bir binanın üzerine kat çıkma hakkı. * Bir yerin hâli ve sıhhat bakımından durumu. * Müzikte ezgili ses, sadâ

HAVA' : Ottoman Turkish

Hâli olmak, boş olmak. * Düşmek, sâkıt olmak

HAVA-İ NESİMÎ : Ottoman Turkish

Sabahki hava. Temiz hava

HAVABAT : Ottoman Turkish

(Bak: Havbâvât)

HAVACİB : Ottoman Turkish

Hicablar, perdeler, örtüler

HAVADİS : Ottoman Turkish

(Hâdise. C.) Yeni hâdiseler, yeni sözler. * Alâka ile karşılanan haberler

HAVAFİ : Ottoman Turkish

Kuş kanadında ebâhir yeleklerinden sonra olan dört kısacık yelekler

HAVAFİR : Ottoman Turkish

(Hâfir. C.) Kazanlar, yeri kazıcılar. * Hayvan, dâbbe tırnakları

HAVAGAZI : Ottoman Turkish

t. Isı veya ışık temin etmek maksadıyla yakılarak kullanılan bir gaz

HAVAİC : Ottoman Turkish

(Havâyic) İhtiyaçlar. Hâcetler. Gerekli ve lüzumlu şeyler

HAVAİC-İ ASLİYE : Ottoman Turkish

"Fık: Mesken ile, eve lüzumlu eşyadan ve kışlık, yazlık elbise ile lüzumlu silâhtan, âletten, kitaptan ve binek (hayvan) ile hizmetçi ve bir aylık
sahih görülen diğer bir kavle göre; bir senelik
nafakaya mahsus erzaktan ibârettir."

HAVAİC-İ ZARURİYYE : Ottoman Turkish

Zaruri ihtiyaçlar. Giderilmesi lüzumlu olan ihtiyaçlar

HAVAİYYAT : Ottoman Turkish

Havâi şeyler ve sözler

HAVAK (HAVKA') : Ottoman Turkish

Geniş yer, vâsi

HAVAKÎN : Ottoman Turkish

(Hâkan. C.) Hükümdarlar, hakanlar, padişahlar, başbuğlar

HAVALE : Ottoman Turkish

Bir işi veya bir şeyi başka birine bırakma. Ismarlama. * Görmeyi önleyen duvar gibi perde. * Tıb: Küçük çocuklarda veya gebe kadınlarda bazan meydana gelen, baygınlık veren bir hastalık. * Postadan gelen emanet kâğıdı

HAVALE-İ MUACCELE : Ottoman Turkish

Huk: Havale konusunun, behemehal ödenmesi lâzım geldiği şekilde yapılan havale

HAVALE-İ MÜBHEME : Ottoman Turkish

Huk: Havale konusunun, ta'cil veya te'cili beyan olunmadan yapılan havale

HAVALE-İ MÜECCELE : Ottoman Turkish

Huk: Havale edilen şeyin vadesi geldiğinde ödenmesi şeklinde yapılan havale

HAVALENAME : Ottoman Turkish

f. Posta gibi vasıtalarla para göndermek üzere yazılan havale mektubu

HAVALETEN : Ottoman Turkish

Havale suretiyle, havale olarak

HAVALİ : Ottoman Turkish

Çevre, civar, etraf, yöre

HAVAMİS-İ SÜLEYMANİYE : Ottoman Turkish

"Tar: Süleymaniye Medresesini teşkil eden medreselerden beşinin müderrisine verilen ünvan. İlk zamanlarda havamis namı altında beş medrese ve beş aded de müderris bulunurken daha sonraları müderrislerin sayıları arttırılmış ve bundan dolayı ""havamis"" kelimesi de ""hamise""ye kalbolunmuştur. Havamis medreseleri sonraları ""Hâmise-i Süleymaniye"" ismini almıştır."

HAVAN : Ottoman Turkish

İçinde çeşitli şeylerin dövülüp ufalandığı ağaç, mâden veya taştan yapılmış çukurca kap. * Tütün kesmekte kullanılan makine. * Başkalarına destek olacak gücü bulunmadığı halde, yardakçılık eden kimse. * Elektrikî bir boşalmanın ısı değerini gösteren âlet. * İçine çukur delikler oyulmuş büyük ağaç kütüğü. (XlX. yy.dan önce bu deliklerin içinde, kara barutun bileşimine giren maddeler tokmak vasıtasıyla dövülerek ufalanırdı.) * Ask: Namlusu çapına oranla kısa olan ve aşırma atış yapmak için kullanılan top cinsinden bir ateşli silâh