Ottoman Turkish
HİLBUS : Ottoman Turkish
Ahmak
HİLCAB : Ottoman Turkish
Büyük çömlek
HİLE : Ottoman Turkish
Sed. Hâil. * Çare. * Maslahat ve hayırlı işlerde tedbirli ve tecrübeli olmak. * Aldatacak tarz ve tedbir. Fend. Mekir. Dabara. * Zeval ve intikal. * Sahtekârlık, yalancılık, düzenbazlık
HİLE-İ ŞER'İYE : Ottoman Turkish
Müşkül bir mes'eleyi, şer'i esaslar üzeri, hazakatla hall ve izah etmek ve şer'an muahaze ve mes'uliyeti mucib olmayacak surette te'vilini bulmaktır. Bu tabir kanuna, yani şeriata karşı irtikâb edilen, hile, oyun, aldatma veya şer'î bir hükmü bertaraf etmek mânasına olmayıp, ancak karışık bir durumun ve mes'elenin kanuni ve şer'i hal çaresini bulmak demektir. Buna, mahlâs-ı şer'i (Şer'i kurtuluş) da denir. (O.S.)
HİLEBAZ : Ottoman Turkish
f. Hileci, yalancı, düzenbaz, oyuncu
HİLEKÂR : Ottoman Turkish
f. Hileci, hilebâz
HİLEKÂRANE : Ottoman Turkish
f. Hilekârcasına, hile yapanlar gibi
HİLEKÂRÎ : Ottoman Turkish
f. Hilekârlık
HİLEPERDAZ : Ottoman Turkish
f. Hile yapan, hileci
HİLESAZ : Ottoman Turkish
f. Oyuncu, düzenbaz, hileci
HİLF : Ottoman Turkish
(C.: Ahlâf) Sözleşme, söz verme. * Yardımlaşma, dayanışma. Birlik maksadıyla ittifak
HİLHAL : Ottoman Turkish
(C.: Helâhil) Hallacın bezi iyi dokuması. * Seyrek kalbur
HİLKAM : Ottoman Turkish
Arslan, esed. *İri yapılı, cüsseli, şişman
HİLKAT : Ottoman Turkish
Doğuştan gelen vasıf. Yaratma. Yaratılış
HİLKAT : Ottoman Turkish
yaradılış
HİLKATEN : Ottoman Turkish
Yaratılıştan. Doğuştan
HİLKATEN : Ottoman Turkish
yaradılışça
HİLKÎ : Ottoman Turkish
Hilkate âit, yaratılıştan. Yaratılışa dâir. Yaratılışta. * Zâti
HİLKIYYAT : Ottoman Turkish
Yaratılışla alâkalı, hilkatte olan evsaf
HİLKIYYET : Ottoman Turkish
Yaratılışta olma, hilkî olma
HİLL : Ottoman Turkish
Helâl. Yapılması günah olmayan. * Harem-i Kâbe ile mikat arası, hac zamanında Mekke-i Mükerreme dışında ihrama girilen yerin haricinde bulunan saha
HİLL : Ottoman Turkish
helâl
HİLLE : Ottoman Turkish
İstasyon, durak
HİLLET : Ottoman Turkish
(C.: Hillel
Hilâl) Samimi ve cân-ı gönülden olan dostluk. En güzel takdir edici ve samimi arkadaşlık. * Kılınç gediği. * Nakışlı deri. * Ağızda bâki kalan dişler. * Dişler arasında kalan yemek artığı
HİLLEVF : Ottoman Turkish
Kocamış, ihtiyarlamış. * Yalancı, hilekâr
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani