Ottoman Turkish
HOMOGEN : Ottoman Turkish
Fr. Bütün elemanları aynı yapıda veya aynı keyfiyette olan. * Kim: Aynı cinsten olan. Çeşitli elementlerin birleşmesiyle meydana gelmelerine rağmen, bütün kütlelerinde aynı özellikleri gösteren maddelerdir
HONA : Ottoman Turkish
Erkek geyik
HOPPA : Ottoman Turkish
Herşeye girişen hafif mizaçlı çocuk tabiatında olan kimse. Yersiz davranışlarda bulunan, dilediğince davranan kişi. Delişmen, şımarık
HOR : Ottoman Turkish
f. Kıymetsiz, ehemmiyetsiz. Adi. * Güneş, ışık, aydınlık. * Yiyen, yiyici anlamında olup, birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Miras-hor
Miras yiyen
HOR : Ottoman Turkish
değersiz, adi
HORANTA : Ottoman Turkish
f. Aynı çatı altında yaşayan kişiler, ev halkı
HORASAN : Ottoman Turkish
f. İran'ın doğusunda bir memleket adı. * Erzurum vilâyetine bağlı bir kasaba adı. * Tuğla tozu ile kireçten yapılan bir nevi sağlam harç ismi. * Kelime mânası: Doğan güneş
HORASANÎ : Ottoman Turkish
f. Horasana ait. Horasanlı. * Sarıktan daha büyük görünen hoca kavuğu
HORATA : Ottoman Turkish
(Rumca) Şaka, eğlence, lâtife, mizah
HORDA : Ottoman Turkish
Fr. Göçebe ve ilkel olarak yaşayan, yağmacılık eden insan topluluğu
HORHOR : Ottoman Turkish
Bediüzzaman Hazretlerinin medreselerinden biri
HORLUK : Ottoman Turkish
Hakaret, zillet
HORMON : Ottoman Turkish
yun. Salgı bezlerinden çıkıp kana katılan maddelerin genel adı
HORNİTO : Ottoman Turkish
İsp. Küçük fırın. * Jeo: Genellikle patlamalar neticesinde meydana gelen, lâv fışkırmalarının volkan selleri yüzeyinde meydana getirdiği kabarcık
HOROS : Ottoman Turkish
Tar: Eskiden İstanbul'da ekmekçi, francalacı ve uncu değirmenlerinde mevcut üst ve alt taşlarının bulunduğu ve etrafından hayvanın döndüğü yere, esnaf arasında verilen addır
HORST : Ottoman Turkish
Alm. Jeo: Bir çukur veya hendeğin, tersine, faylar arasında yükselmiş kesimi
HORTLAK : Ottoman Turkish
Bazıların hakikatsız ve batıl inanışına göre mezarda dirilip geceleri çıkarak dolaştığı tevehhüm edilen ölü. Cadı, vampir
HOSPODAR : Ottoman Turkish
Osmanlı İmparatorluğunca XV. yy.dan
1881'e kadar Boğdan ve Eflak'ı yönetmekle vazifelendirilen Romen prenslerinin ünvanı
HOSTES : Ottoman Turkish
ing. Umumi taşıtlarda, daha ziyade uçaklarda yolcuları ağırlayan kız veya kadın
HOTOZ : Ottoman Turkish
Eski zamanda kadınların başlarına giydikleri süslü serpuş. * Hayvan, kuş ve tavuk tepesi. * Yapıların ve eşyaların üzerine konulan tepelik
HOV : Ottoman Turkish
Av kuşuyla yapılan av. * Av kuşunu, yanına celbetmeye mahsus bir kelime-i beynelmileldir
HOVARDA : Ottoman Turkish
Sefih, çapkın. Malını mülkünü zevk u safa yolunda harcayan, sefâhette sarfeden
HOŞ : Ottoman Turkish
f. İyi, güzel. * Tatlı. * Tuhaf, garip
HOŞ : Ottoman Turkish
gönül okşayan
HOŞ-ALEF : Ottoman Turkish
f. Çok fazla yiyen hayvan. * Mc: Helâl haram demeden her şeyi yiyen kimse
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani