Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
ARGON : Ottoman Turkish

yun. Kim: A sembolü ile gösterilen renksiz, kokusuz ve tatsız bir gaz. Havada % 1 nisbetinde bulunur

ARİFLERİN MEZAKLARI : Ottoman Turkish

Ariflerin zevkaldığı yer ve hususlar

ARİG : Ottoman Turkish

f. Kırılma, gücenme. * Kıskançlık, kin, nefret, adavet, düşmanlık

ARİK : Ottoman Turkish

Asil haseb ve neseb ehli olan

ARİN : Ottoman Turkish

Arslanın yerleşip yataklandığı yer. * Ağaçlar. * Et

ARİR : Ottoman Turkish

Garip

ARİS : Ottoman Turkish

Gerdek. Hacle

ARİSTATALİS : Ottoman Turkish

Yunan feylesofu Aristo

ARİSTO : Ottoman Turkish

"(Doğum
M.Ö. 384) Yunan filozoflarından olup Eflatun'un talebesidir. Mantık, ahlâk, siyaset, iktisad, felsefe kitapları vardır. Ruhun bakiliğine inanırdı. Tecrübeden ziyâde akla fazla kıymet verdiğinden çok yanılmıştır. (Silsile-i felsefenin en mükemmel fertleri ve o silsilenin dâhileri olan Eflatun ve Aristo, İbn-i Sina ve Fârâbi gibi adamlar ""İnsaniyetin gayet-ül gayâtı
(Teşebbüh-ü Bil-vâcib) dir. Yâni Vacib-ül Vücud'a benzemektir."" deyip fir'avunane bir hüküm vermişler ve enaniyeti kamçılayıp şirk derelerinde serbest koşturarak, esbabperest, sanemperest, tabiatperest, nücumperest gibi çok enva-i şirk taifelerine meydan açmışlar. İnsaniyetin esasında münderic olan acz ve zaaf, fakr ve ihtiyaç, naks ve kusur kapılarını kapayıp, ubudiyetin yolunu seddetmişler. Tabiata saplanıp, şirkten tamamen çıkamayıp, şükrün geniş kapısını bulamamışlar...Nübüvvet ise: Gaye-i insaniyet ve vazife-i beşeriyet, ahlâk-ı İlâhiyye ile ve secaya-yı hasene ile tahalluk etmekle beraber, aczini bilip kudret-i İlâhiyyeye iltica, zaafını görüp kuvvet-i İlâhiyyeye istinad, fakrını görüp rahmet-i İlâhiyyeye itimad, ihtiyacını görüp gına-yı İlahiyyeden istimdad, kusurunu görüp afv-ı İlahiyyeye istiğfar, naksını görüp kemâl-i İlahiyyeye tesbihhan olmaktır diye, ubudiyetkârane hükmetmişler.İşte diyanete itâat etmiyen felsefenin böyle yolu şaşırdığı içindir ki; ene, kendi dizginini eline almış, dalâletin herbir nev'ine koşmuş. İşte şu vecihteki ene'nin başı üstünde bir şecere-i zakkum neşvünema bulup, âlem-i insaniyetin yarısından fazlasını kaplamış. S.)"

ARİSTOKRASİ : Ottoman Turkish

yun. Âlimlerin ve cemiyette en iyilerin iktidarına dayanan hükümet şekli. Tarihte soylu, imtiyazlı, toprak sahibi, zenginlerin hâkimiyetine dayanan hükümet şekli. Bu şekli ile oligarşi veya plütokrasi adıyla da anılmaktadır. İmtiyazlı azınlığın, çoğunluğu idare etmesidir

ARİSTOKRAT : Ottoman Turkish

yun. Sınıf farkını kabul eden ülkelerde asil sayılan kimse. Asilzâde sınıfından olan

ARİYE : Ottoman Turkish

(Ariyet) Geri verilmek üzere alınan, iğreti. Bir kimsenin geri almak üzere, karşılıksız olarak başkasının faydalanmasına terk ettiği mal. Kullanılmak üzere alınan emanet mal

ARİYETEN : Ottoman Turkish

İğreti olarak, emâneten mânasında kullanılır

ARİYY : Ottoman Turkish

(C: Erâri) Davar bağlanan yer ve ip

ARİYYET : Ottoman Turkish

Ödünç verip almak

ARİZ : Ottoman Turkish

Enli, geniş

ARİZ VE AMİK : Ottoman Turkish

Enine ve boyuna, genişliğine ve derinliğine, tafsilâtlı şekilde

ARİZA : Ottoman Turkish

Büyük bir kimseye hürmetle yazılan veya verilen şey, istirhamnâme, hediye

ARİZE : Ottoman Turkish

Sâbit olmak. * Kuvvetli ve muhkem olmak. Bahil olmak

ARİŞ : Ottoman Turkish

f. Anlam, mânâ, kavram, mefhum

ARİŞÎ : Ottoman Turkish

f. Manevî. Mânâ ile ilgili

ARK : Ottoman Turkish

Ulaşmak

ARK : Ottoman Turkish

su yolu, kanal

ARKA : Ottoman Turkish

Çadıra diktikleri direk. * Duvar içinde kerpiç ve taş arasına konulan ağaç

ARKAN : Ottoman Turkish

Terleme