Ottoman Turkish
HÂSS-ÜL HÂSS : Ottoman Turkish
En güzel, en has
HÂSSATEN : Ottoman Turkish
özellikle
HÂSSE : Ottoman Turkish
Duygu uzvu. Bir şeye mahsus kuvvet. Hâl. (Bak: Kuvve)
HÂSSE-İ LEMS : Ottoman Turkish
Elle dokunma kuvveti. Dokunma duyusu
HÂSSE-İ RÜ'YET : Ottoman Turkish
Görme kuvveti
HÂSSE-İ SEM' : Ottoman Turkish
İşitme kuvveti, duyma duygusu
HÂSSE-İ ŞEMM : Ottoman Turkish
Koklama duygusu
HÂST-GÂR : Ottoman Turkish
f. İsteyen, talep eden, isteyici
HÂST-GÂRÎ : Ottoman Turkish
f. Tâliplik, isteyicilik
HÂSIL : Ottoman Turkish
Peyda olan. Husule gelen. Çıkan, meydana gelen
HÂSIL : Ottoman Turkish
ortaya çıkan, ürün
HÂSIL-I BİLMASDAR : Ottoman Turkish
"Hakiki müessirden hâsıl olan fiildir. Kendi sebeb ve şartlarından meydana gelen şey. Meselâ: Bir şeye vurmak, masdardır; o vurmaktan hâsıl olan ses çıkmak, hâsıl-ı bilmasdır'dır. Tüfek atarak bir adamı öldürmekte tüfek atmak fiili, masdar: adamın ölmesi ve tüfeğin sesi çıkması da hâsıl-ı bilmasdar'dır."
HÂSIL-I CEM' : Ottoman Turkish
Mat: Toplam. Bir kaç sayının birlikte toplanmasından meydana gelen yekûn
HÂSIL-I DARB : Ottoman Turkish
Mat: Çarpım. Çarpmak işinin neticesi. 5 sayısı 2 sayısıyla çarpılırsa, çıkan 10 sayısı, hâsıl-ı darbdır
HÂSILAT : Ottoman Turkish
Gelirler. Kazançlar. Elde edilenler. Kâr. Mahsul. Îrad
HÂSILAT-I SENEVİYYE : Ottoman Turkish
Senelik kazançlar, yıllık gelirler
HÂSILAT-I SÂFİYE : Ottoman Turkish
Sâfi kazanç. Net kâr. Bütün masraflar çıktıktan sonra kazanç olarak geri kalan hâsılat
HÂSILÂT : Ottoman Turkish
ürün, gelir
HÂSILI KELÂM : Ottoman Turkish
(Hâsıl-ı kelâm) Sözün kısacası, sözün kısası
HÂSILIBİLMASDAR : Ottoman Turkish
masdarla oluşan fiilin uygulanmasından çıkan sonuç
HÂTEM : Ottoman Turkish
Mühür. Üzerinde yazı olan ve mühür yerine kullanılan yüzük. * Son. En son.(...Sath-ı arzda altı ay zarfında beşerin haşrini temsil eden o sayısız haşir ve neşirlerde görünen rububiyetin o tasarruf-u aziminde pek yüksek, büyük ve ince nakışlı bir hâtemi vardır. Mahlukatın icadında görünen şu intizamlar, suhuletler, sür'atler, imtiyazlar hep o hâtemin parıltısından meydana geliyorlar. Evet her bahar mevsiminde pek hakimane, basirane, kerimane faaliyetler başlar ve hârikulâde san'atlar yapılır. M.N.)
HÂTEM-İ MAHSUS : Ottoman Turkish
Hususi mühür. Bir kimseye âit damga, mühür
HÂTEM-İ SADARET : Ottoman Turkish
"Padişahın sadrazamlarda bulunan mührü. Buna ""hâtem-i vekâlet"", ""hâtem-i şerif"" veya ""mühr-i hümayun"" da denilirdi. İlk zamanlar yüzük şeklinde idi ve parmağa takılırdı. Sonraları zincire bağlı olarak sadrazamlar, boyunlarına asarlardı. Bundan ayrılmak, vazifeden azledilmek demek olduğu için; mühürü hamamda bile boyunlarında taşıyan sadrazamlar vardı. (O.T.D.S.)"
HÂTEM-ÜL ENBİYA : Ottoman Turkish
Peygamberlerin en sonuncusu Hz. Muhammed (A.S.M.)
HÂTEM-ÜL HÂTEM : Ottoman Turkish
Hz. Muhammed'in (A.S.M.) Tevrat'taki ismi
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani